Burun kanamaları çoğunlukla can sıkıcıdır. Ancak bazen korkutucu ve yaşamı tehdit edici boyuttadır. Uzmanlar burun kanamalarını iki gruba ayırmaktadırlar.
- Ön kanama: burun ön kısmından gelen kanamalardır. Ayakta duran yada oturan kişide burun deliğinden akan kanama şeklinde kendini gösterir.
- Arka kanama: Burun arkasından olan kanamadır. Kanama genize doğrudur. Otururken veya ayakta dururken bile kanama boğaza doğru olur. Hasta sırt üstü yattığında ön kanama bile olsa her iki yönde kanama olabilecektir.
Arka burun kanamalarının tanınması oldukça önemlidir. Bu kanama tipi bir uzmanın takibini gerektirmektedir. Arka kanamalar çoğunlukla yaşlı kişilerde görülür. Bu hasta grubu genellikle yüksek kan basıncı (tansiyon) olan kişiler yada travma geçirmiş kişilerdir. Burun kanamaları çocuk yaş grubunda genellikle ön kanama tipinde olmaktadır. Kuru hava veya kış aylarında görülen kabuklanmalar kanamaya neden olmaktadır. Bundan korunmak için nemlendirici bir kremi burun orta bölmesine parmak ucu ile sürmek faydalı olacaktır.
Bu amaçla vazelin gibi kremler kullanılabilir. Günde üç defa kullanılması önerilir. Ancak gece yatmadan önce sürülmesi yeterlidir.
Burun kanaması sık tekrarlıyorsa doktorunuza görünmenin faydası vardır.
ÖN KANAMALARIN DURDURULMASI
Siz yada çocuğunuzda ön burun kanaması varsa şunları uygulayınız:
Burunun ucundaki yumuşak kısmını başparmağınızla diğer iki parmağınız arasına alınız.
Burunu parmakla sıkıştırılmış olarak yüzünüze doğru bastırın.
Beş dakika böyle bekleyiniz. (Saat tutunuz.)
Başınızı kalbinizden daha yüksek tutmaya dikkat ediniz. Bu nedenle oturmanız yada başınız daha yukarda uzanmanınız önerilir.
Burun ve yanağınıza buz tatbik ediniz. (Bir plastik torba içine buz doldurarak)
KANAMA DURDUKTAN SONRA YENİDEN KANAMAYI ÖNLEMEK
- Sümkürmemeye dikkat ediniz.
- Yerden ağır bir şey kaldırmak yada buna benzer zorlayıcı hareketler yapmayınız.
- Başınızı mutlaka göğsünüzden daha yukarda tutmaya çalışınız.
TEKRAR KANAMA OLURSA
- Burun içindeki tüm pıhtıları sümkürerek temizleyiniz.
- 3-4 defa her iki burun deliğine dekonjestan burun spreyi sıkınız.
- Tekrar en baştaki 1. ve 3. basamaktaki gibi buruna baskı yaparak sıkınız.
- Doktorunuzu arayınız.
NE ZAMAN DOKTORU ARIYALIM YADA ACİL SERVİSE BASVURALIM?
Eğer kanama durmuyorsa veya yeniden kanamaya eğilim gösteriyorsa;
Eğer kanama nedeniyle yorgunluk ve halsizlik hissediliyorsa,
Eğer kanamanız burun önüne kanamadan çok boğaz arkasına doğru oluyorsa.
Göz nezlesi tedavi yöntemi
Halk arasında göz nezlesi veya kızarması olarak bilinen 'konjonktivit' salgınına karşı vatandaşları uyaran Dünyagöz Hastanesi doktoru Muhsin Salkaya, önlem alınmaması durumunda, gözde uzun süreli hasarların yaşanabileceğini söyledi.
Yapılan açıklamaya göre, sık görülen belirtileri arasında ışığa karşı hassasiyet, sulanma, çapaklanma, kızarıklık, kaşıntı, batma ve şişlik olan göz nezlesinin, havuzda yüzerken, öpüşürken ve hastalığa sahip kişi ile yakın temas sonucunda hızla bulaştığı bildirildi.
Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Uzman Dr. Muhsin Salkaya, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nün yaptığı tespit neticesinde başta İstanbul olmak üzere birçok ilde artan vaka sayısı ile sıcak yaz günlerinde önem kazanan 'konjontivit' hastalığına karşı önlem alınmaması durumunda, hastalığın ilerleyen aşamalarında görmede geçici azalmaya neden olabileceği uyarısında bulundu.
Sıcak havalarda serinlerken göze dikkat
İstanbul'da her gün 80 ile 100 hastanın 'konjonktivit' şikayetiyle Dünyagöz Hastanesi'ne müracaat ettiğini belirten Uzman Dr. Salkaya, bu konuda özellikle umuma açık yerlerdeki alanların, dezenfekte edilmesinin şart olduğunu söyledi. Özellikle sıcak yaz günlerinde serinlemek için gidilen havuzların ve kaplıcaların, hastalığın görülme oranındaki yükselişe neden olduğunu belirten Dr. Salkaya; "Bu konuda basit sağlık kurallarına uymak çok önemli. Eller sürekli yıkanmalı, bu rahatsızlığı taşıyan kişilerin eşyaları kullanılmamalı, havuzların bakımları titizlikle yapılmalı, ortak kullanılan her yer düzenli olarak dezenfekte edilmeli" açıklamasını yaptı. Konjonkitivitin, bulaşıcı ve hızla yayılan bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Salkaya, virüsün 24 ile 48 saat gibi bir süre içinde belirtilerini fark edenlerin, en kısa zamanda bir göz hekimine başvurması konusunda uyarıda bulundu.
Konjonktivitin oluşmasında diğer bir önemli nedenin kontakt lensler olduğunu belirten, Op. Dr. Haluk Talu; "Lens kullanımında hijyen büyük önem taşıyor. Lensler eller iyice yıkandıktan sonra takılıp çıkartılmalı ve her defasında lens solüsyonu mutlaka yenilenmeli. Özellikle lensin altına kaçan tozlar, kornea üzerinde enfeksiyon ve ülserlere sebep olabilir" uyarısında bulundu. Özellikle salgın dönemlerinde lens kullananların, ellerini gözlerden uzak tutmasının önemini vurgulayan Op. Dr. Talu, lens kullanırken gözde batma, sulanma, kızarıklık ya da çapaklanma yaşandığı durumlarda, lensin kullanımı konusunda ısrarcı olunmamasını, lensin hemen çıkartılmasını ve şikayetlerin devamı durumunda en kısa sürede bir göz hekimine başvurulmasını önerdi.
Yapılan açıklamaya göre, sık görülen belirtileri arasında ışığa karşı hassasiyet, sulanma, çapaklanma, kızarıklık, kaşıntı, batma ve şişlik olan göz nezlesinin, havuzda yüzerken, öpüşürken ve hastalığa sahip kişi ile yakın temas sonucunda hızla bulaştığı bildirildi.
Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Uzman Dr. Muhsin Salkaya, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nün yaptığı tespit neticesinde başta İstanbul olmak üzere birçok ilde artan vaka sayısı ile sıcak yaz günlerinde önem kazanan 'konjontivit' hastalığına karşı önlem alınmaması durumunda, hastalığın ilerleyen aşamalarında görmede geçici azalmaya neden olabileceği uyarısında bulundu.
Sıcak havalarda serinlerken göze dikkat
İstanbul'da her gün 80 ile 100 hastanın 'konjonktivit' şikayetiyle Dünyagöz Hastanesi'ne müracaat ettiğini belirten Uzman Dr. Salkaya, bu konuda özellikle umuma açık yerlerdeki alanların, dezenfekte edilmesinin şart olduğunu söyledi. Özellikle sıcak yaz günlerinde serinlemek için gidilen havuzların ve kaplıcaların, hastalığın görülme oranındaki yükselişe neden olduğunu belirten Dr. Salkaya; "Bu konuda basit sağlık kurallarına uymak çok önemli. Eller sürekli yıkanmalı, bu rahatsızlığı taşıyan kişilerin eşyaları kullanılmamalı, havuzların bakımları titizlikle yapılmalı, ortak kullanılan her yer düzenli olarak dezenfekte edilmeli" açıklamasını yaptı. Konjonkitivitin, bulaşıcı ve hızla yayılan bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Salkaya, virüsün 24 ile 48 saat gibi bir süre içinde belirtilerini fark edenlerin, en kısa zamanda bir göz hekimine başvurması konusunda uyarıda bulundu.
Konjonktivitin oluşmasında diğer bir önemli nedenin kontakt lensler olduğunu belirten, Op. Dr. Haluk Talu; "Lens kullanımında hijyen büyük önem taşıyor. Lensler eller iyice yıkandıktan sonra takılıp çıkartılmalı ve her defasında lens solüsyonu mutlaka yenilenmeli. Özellikle lensin altına kaçan tozlar, kornea üzerinde enfeksiyon ve ülserlere sebep olabilir" uyarısında bulundu. Özellikle salgın dönemlerinde lens kullananların, ellerini gözlerden uzak tutmasının önemini vurgulayan Op. Dr. Talu, lens kullanırken gözde batma, sulanma, kızarıklık ya da çapaklanma yaşandığı durumlarda, lensin kullanımı konusunda ısrarcı olunmamasını, lensin hemen çıkartılmasını ve şikayetlerin devamı durumunda en kısa sürede bir göz hekimine başvurulmasını önerdi.
Sağlıklı dişler için neler yapmalıyız
http://saglik-siteniz.blogspot.com -sağlık siteniz
Çok zorda kalmadıkça pek de önem vermediğimiz ağız ve diş sağlığı aslında birçok hastalıkla mücadelede büyük önem taşıyor. Uzmanlar, özellikle kalp hastalarının ağız ve diş sağlığı konusunda çok özenli olması gerektiğini belirtiyor.
Ağız ve diş sağlığı, ülkemizde çok mecbur kalmadıkça doktorların kapısını çalmadığımız konuların başında geliyor. Ağız ve diş rahatsızlıklarının başında yüzde 65 oranında diş eti hastalıkları geliyor.
Periodontal hastalıklar olarak ifade edilen, diş eti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen iltihabi hastalıklar, yetişkinlerde diş kayıplarının yüzde 70′inden sorumlu olabiliyor.
Bu konuda yanlış bilinen birçok nokta diş hekimine gitmek konusunda zaman kaybettiriyor. Söz gelimi, birçok insan diş eti kanamasının iyi bir şey olduğunu düşünüyor ve “Dişlerimi fırçalayıp kanattım, rahatladım” diyor. Diş Hekimi Cem Erdoğan, diş eti hastalıkları ve bu hastalıkları önleme yolları ile ilgili soruları cevaplandırdı.
Diş eti hastalıkları nasıl önlenir:
İnsanlar genelde diş temizliğinin dişleri sallandırdığını iddia eder. Normalde 6 ayda bir dişini temizleten kişinin dişi sallanmaz. Bunu çok uzun süre ihmal eden kişinin ağzında blok blok diş taşları oluşur. Hekime gittiğinde de işlem sırasında dişler sallanmaya başlar. Sağlıklı diş ve diş eti için ağız bakımı çok önemli. Fırçalayarak ve diş ipi kullanarak, bakteriyel plağın dişten atılması gerekiyor. 6 ayda bir de profesyonel olarak dişleri temizletmek gerekiyor.
Fırçalamak ve diş ipi kullanımı dışında ağız ve diş bakımında nelere dikkat etmeliyiz?
Unutmayın ki servetler harcadığınız hiçbir diş hekimi, kendi ana dişinizinden daha iyisini yapamaz. İnsanlar yaşadıkları kötü tecrübelerden ötürü diş hekimine gitmekten korkar. Teknolojide geldiğimiz nokta, ağrısız sızısız tedaviler ortaya koyuyor. Birçok insan toplu iğne ile diş taşı temizliği yapmaya çalışır. Çok yanlış. Kürdan da asla kullanılmamalı.
Diş ipi kullanmaya üşenmeyin
Diş arayüzlerini fırçalamak da çok önemli. Bunun için arayüz fırçası veya diş ipini kullanın. İnsanlara zor geliyor diş ipi kullanmak. Ama mutlaka günde 2 defa, 2 dakika diş fırçaladıktan sonra diş ipi kullanın. Ardından bir 30 saniye daha dişlerinizi fırçalayın.
Çok zorda kalmadıkça pek de önem vermediğimiz ağız ve diş sağlığı aslında birçok hastalıkla mücadelede büyük önem taşıyor. Uzmanlar, özellikle kalp hastalarının ağız ve diş sağlığı konusunda çok özenli olması gerektiğini belirtiyor.
Ağız ve diş sağlığı, ülkemizde çok mecbur kalmadıkça doktorların kapısını çalmadığımız konuların başında geliyor. Ağız ve diş rahatsızlıklarının başında yüzde 65 oranında diş eti hastalıkları geliyor.
Periodontal hastalıklar olarak ifade edilen, diş eti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen iltihabi hastalıklar, yetişkinlerde diş kayıplarının yüzde 70′inden sorumlu olabiliyor.
Bu konuda yanlış bilinen birçok nokta diş hekimine gitmek konusunda zaman kaybettiriyor. Söz gelimi, birçok insan diş eti kanamasının iyi bir şey olduğunu düşünüyor ve “Dişlerimi fırçalayıp kanattım, rahatladım” diyor. Diş Hekimi Cem Erdoğan, diş eti hastalıkları ve bu hastalıkları önleme yolları ile ilgili soruları cevaplandırdı.
Diş eti hastalıkları nasıl önlenir:
İnsanlar genelde diş temizliğinin dişleri sallandırdığını iddia eder. Normalde 6 ayda bir dişini temizleten kişinin dişi sallanmaz. Bunu çok uzun süre ihmal eden kişinin ağzında blok blok diş taşları oluşur. Hekime gittiğinde de işlem sırasında dişler sallanmaya başlar. Sağlıklı diş ve diş eti için ağız bakımı çok önemli. Fırçalayarak ve diş ipi kullanarak, bakteriyel plağın dişten atılması gerekiyor. 6 ayda bir de profesyonel olarak dişleri temizletmek gerekiyor.
Fırçalamak ve diş ipi kullanımı dışında ağız ve diş bakımında nelere dikkat etmeliyiz?
Unutmayın ki servetler harcadığınız hiçbir diş hekimi, kendi ana dişinizinden daha iyisini yapamaz. İnsanlar yaşadıkları kötü tecrübelerden ötürü diş hekimine gitmekten korkar. Teknolojide geldiğimiz nokta, ağrısız sızısız tedaviler ortaya koyuyor. Birçok insan toplu iğne ile diş taşı temizliği yapmaya çalışır. Çok yanlış. Kürdan da asla kullanılmamalı.
Diş ipi kullanmaya üşenmeyin
Diş arayüzlerini fırçalamak da çok önemli. Bunun için arayüz fırçası veya diş ipini kullanın. İnsanlara zor geliyor diş ipi kullanmak. Ama mutlaka günde 2 defa, 2 dakika diş fırçaladıktan sonra diş ipi kullanın. Ardından bir 30 saniye daha dişlerinizi fırçalayın.
Sağlıklı zayıflama diyet yöntemleri
Bugünkü modern tıp bilgisi artık kesin olarak kabul etmektedir ki, doğru ve sağlıklı bir zayıflama, ancak bir yandan alınan kalorilerin kısıtlanması, bir yandan da jimnastik ve yürüyüşler gibi günlük faaliyetleri, dolayısıyla kalori sarfiyatını artırmakla mümkündür.
Yapılan çalışmalar ve araştırmalar göstermiştir ki, haftada yarım veya en çok bir kilodan fazla zayıflama hatalıdır ve çok zararlıdır. Daha Önce sözünü ettiğimiz hızlı zayıflamanın sakıncalarından kurtulmak için yavaş, kerte kerte zayıflamayı prensip olarak kabul etmek gerehir. Haftada yarım kilo, ayda iki kilo, dört ayda sekiz kilo eder. Bunu, zararsız olarak haftada bir kiloya da çıkarabiliriz. Böylece ayda dört, dört ayda 16 kilo eder. Böylece, anormal derecede şişman olan bir kişi dahi, birkaç ay gibi belirli bir süre içinde normal kiloya dönmüş olur.
Bu Nasıl Sağlanır?
Aslında, bu güç olmayan, büyük bir yoksunluk veya kısıtlamayı gerektirmeyen, aksine çok basit bir zayıflama rejimidir. Bu rejim iki yönlüdür. Herbir yön, haftada yarım kilo vermeyi öngörmektedir, iki yön birlikte uygulandığında haftada bir kilo vermek mümkün olmaktadır. Bunlar A) Kısıtlama, B) Harcama, yöntemleridir.
A) Kısıtlama Yöntemi:
Yediğimiz yemeklerden ve içtiğimiz içeceklerden az da olsa azaltılmasına dayanan, olağan ve kolayca zayıflamadır. Genel olarak tüm besinlerden yemek ancak Ölçülü, aynı zamanda özellikle kalorileri yüksek, yağlı ve şişmanlatıcı gıdalardan mümkün olduğu kadar az ve ölçülü yemekle mümkündür bu rejimi sağlamak. Böylece, vücut yeterli protein ile gerekli vitaminleri ve mineralleri alacak ve azar azar zayıflayacaktır. Bu yöntem büyük bir kısıtlama gerektirmediğinden, istendiği kadar uzun süre uygulanabileceğinden ve başarılı sonuçlar verdiğinden, en uygun bir rejim olarak kabul edilmektedir. Burada esas amaç, kişiyi şişman olmasına neden olan günlük yiyecek ve içeceklerden ve bunların verdikleri kalorilerden günde 250 ile 500 kalori daha az almasını sağlamaktır.
Bu şekilde günde 250 kalori haftada 1750 kalori eder , bu da haftada 250 gram zayıflamak demektir. Eğer günde 500 kalori daha az alınırsa, haftada (500X7 = 3500) kalori eder ki, bu da haftada yarım kilo zayıflamak demektir. Şu halde, bizim Önerimize göre, günde ortalama 2400 veya 2500 kalori alan bir kişiyi, bundan, günde yalnız 500 kaloriyi kısıtlamaya davet etmektir. Diğer bir deyimle, günlük alıştığı yiyecek ve içeceklerden % 20 veya % 25 kısıtlayıp daha az yiyecek ve içecektir. Bu da, kolay ve hiç de zor olmayan bir rejimdir. Zayıflamaya kararlı bir kişi, kalori değerleri yüksek olan yiyecek ve içecekleri, özellikle yağ ve yağlı besinleri azaltarak, doyuran ve fakat kalori değerleri daha az olanlardan nispeten daha fazla yemeli ve fakat bunlarda da ölçüyü kaçırmamalı. Aksi takdirde, zayıflama yerine kilo alınır.
Kalorisi yüksek ve kolayca şişmanlatan gıdalar arasında ekmek, makarna, börek, mantı ve diğer undan yapılmış hamur yemekleri ve hamur tatlıları, pastaları; çikolatayı ve şekerli besinleri Özellikle sayabiliriz. Japonların şişman olmamalarına neden, mutfaklarına üç beyaz hemen hemen girmez. Bunlar, Un, Yağ ve Şeker‘dir.
Bu rejimin, diğer rejimlere göre, bir üstünlüğü vardır. O da, kilo verip zayıfladıktan sonra tekrar şişmanlamak olasılığı çok azdır bu rejimin uygulanmasında.
Kısa zamanda ve hızlı zayıflamada gösterilen olağanüstü çaba, genellikle kısa süreli olmaktadır. Zira, fazla mahrumiyet. ve kısıntı bir gün iradeyi zayıflatmakta ve tekrar eski alışkanlıklara dönülmektedir. Böylece, verilen kilolar tekrar alınmaktadır. Sık sık kilo alıp vermenin, ne kadar zararlı olduğuna daha Önce de temas etmiştik. Buna rağmen, maalesef, kısa zamanda zayıflayanların tekrar şişmanladıklarını sık sık görmekteyiz. Kilo vermek deyince akla ilk gelen, yiyecek ve içeceklere bir makul sınır konmasıdır. Ama rejim, aç kalmak değildir.
Yukarıda izah ettiğimiz gibi, aç kalarak kilo vermeyi deneyenler, ya bu yüzden sağlıklarını kaybederler, ya da rejime dayanabilme uğruna sinirleri bozulur. Önemli olan, sistemli beden hareketleri veya yürüyüşlerle desteklenen, kişiyi aç bırakmayan bir rejim olmalıdır ki, bizim önerdiğimiz rejim de budur. Günlük alınmakta olan 2000 veya 2500 kaloriden 500 kalorilik bir azaltma (yani % 20 ile % 25 oranında bir kısıtlama) öngörülmektedir ve aynı zamanda sabahları 5-10 dakikalık bir jimnastik hareketleri ile çok yararlı olan yürüyüşler tavsiye edilmektedir. Bunların ayrıntılarına ileride değineceğiz.
Bir zamanlar ilaçlarla zayıflama, özellikle hanımlarımızda, moda haline gelmişti. Bunlar arasında, iştah kesiciler, idrar söktürücüler ve peklik gidericiler yer alıyordu. Ancak, zamanla bunların yarardan çok zararlı oldukları ve sinir sistemini bozdukları görülerek, günümüzde hemen hemen terk edilmişlerdir. Diğer taraftan birçok bu tür zayıflatıcı ilaçların özellikle sinir sistemi üzerine yaptıkları zararlar dikkate alınarak, bunların üretimleri ve satışları Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır. Bugünkü görüşlere göre, sağlığı bozmadan zayıflatıcı bir ilaç mevcut değildir. İdrar söktürücü ilaçlar, terletici sıcak banyolar sadece vücuttaki su kaybına neden olur. Bunun da zayıflama ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü bir müddet sonra, vücut yitirdiği suyu yine tutar. Hamam ve saunalardan sağlanan kilo vermeler de böyledir. Kaybolan kiloların büyük kısmı sudur ve bu da sonradan yine alınır. Şu halde, hamamlar ve sauna, hareket ve kan dolaşımı açılarından yararlı, zayıflama açısından verdiği sevinç, geçicidir, idrar söktürücü ilaçlarla ilgili bir husus da, bunların sürekli alındığında böbreklerin etkilendiği kanıtlanmıştır.
B) Harcama Yöntemi :
Kolay ve sağlıklı zayıflama rejiminin ikinci yöntemi de harcamadır. Bunda amaç, günlük kalori (enerji) sarfiyatını artırmaktır. Bu da kişinin yaşma ve sağlık durumuna göre düzenlenmelidir. Önce, her sabah kalktıktan sonra 5 veya 10 dakika el, kol ve bacak hareketleri yapmak. 7-8 saatlik bir uykudan sonra böyle bir jimnastik yalnız kalori sarfetmek değil, kalp, damar, ciğerler, kaslar, kısaca sağlıklı yaşam açısından da çok yararlıdır. Bunun yanı sıra, gündüzleri işe veya göreve giderken yürüyerek gidilmelidir. Şayet görev yeri uzak ve geç kalmak olasılığı varsa, görevden dönerken yürüyerek evinize gelin. Veya hiç değilse, yolun yarısını yürüyerek yarısını da bir araçla gidin veya gelin.
Enerji (kalori) sarfiyatını artırıcı birçok metot önerilmiştir. Ancak, çeşitli nedenlerden dolayı, herkes her tür sporu yapamaz. Bu nedenle, bizce en uygun iki metot vardır, herkese ve her yaşa göre. Bunlar sabah jimnastiği ve yürüyüşleridir.
Akşamları yarım saat kadar erken yatmanın ve sabahları da yarım saat erken kalkmanın büyük yararı vardır sağlık açısından. Birincisi, kalkarken 5-10 dakikalık bir jimnastik hareketi ki, bunun yararlarını söylemiştik. Sabah jimnastiğinden amacımız, resimde de görüleceği gibi el, kol ile yanlara ve öne, arkaya doğru eğilme hareketleridir. Bu hareketler, dediğimiz gibi, bütün gece dinlerime halinde olan kasların zinde olmalarını ve ayrıca, kan dolaşımını hızlandırır, günün çalışmalarına hazırlık yapar Kuşkusuz bir miktar kalori de bu arada harcanır. İkincisi ise, kahvaltı açısındandır. Öğünler kısmında da belirttiğimiz gibi, sabah kahvaltısı çok yararlı, önemli ve gereklidir. Sabah kahvaltısı ayaküstü birkaç lokma atıştırmakla olmaz ve yanlıştır. Kahvaltı kesinlikle oturarak ve rahat yapılmalıdır. Bu husus iki yönden Önemlidir. Birincisi 7-8 saatlik bir uykudan ve en az 400-500 kalori harcamadan sonra bu süre zarfında mide ve bağırsakların boşalan büyük bir kısmını doldurmak gerekir. Bunları öğlen yemeğine kadar boş bırakmak ve bu organların boşa çalışmaları yanlıştır. Bu organlar devamlı olarak ve fakat değişik oranlarda hareket halindedirler. Böylece, uzun bir açlıktan sonra depoyu doldurmak gereklidir. îkincisi ise, günün mesleki faaliyetini daha iyi ve daha verimli bir şekilde yapabilmek için mide esaslı bir şekilde doldurulmalıdır.
Yürüyüşler :
Sağlıklı bir zayıflama, ancak bir taraftan rejim diğer taraftan da sabah jimnastiği ve günlük yürüyüşlerle mümkündür. Yoksa, yalnız birkaç gün aç kalmakla sağlanmaz. Günlük yürüyüşler için, diğer spor hareketlerinde olduğu gibi, kişinin yaşı söz konusu değildir. Böylece, her yaşta ve her yerde yapılabilen bir spordur, yürüyüşler. Bugünkü tıp biliminde görüşler çok değişmiştir. Bugün kalp krizi ve hatta kalp ameliyatı geçirmiş hastalara da yürüyüşler önerilmektedir. Şu halde, bugünkü görüşlere göre yürüyüşler her yaşın sporudur.
Açık Havada Yürüyüşler Neler Sağlar?
1 — Yaşam için gerekli olan oksijenin yeterince alınmasını sağlar.
2 — Vücudun dinç ve zinde kalmasına yardımcı olur. Karın kasları kuvvetlenir ve bağırsaklar daha düzenli çalışır, pekliği önler.
3 — İnsanın fikren dinlenmesine, geceleri daha rahat uyumasına, sinirlerin sükun ve huzur bulmasına yardım eder. Böylece, yürüyüş uykusuzluğun, sinir gerginliğinin en iyi tedavi metodudur.
4 -Nihayet, düz bir yolda sıkı bir yürüyüş ile insan bir saatte 200 kalori harcar.
Şu halde, günde bir, mümkün olursa iki saatlik bir yürüyüş, hem sağlığımıza yararlı olur ve hem de amacımız olan günlük 500 kalorinin harcanmasına neden olur ki, bu da, haftada yarım, ayda iki kilo zayıflamayı sağlar.
Yürüyüşlerle ilgili olarak, son zamanlarda, Dünya Sağlık Örgütünün bir araştırması ve bununla ilgili bir yayın yer almıştır. Buna göre, sağlığı kaybetmenin en önemli nedenlerinden birinin egzersiz yapmamak olduğu belirlenmişti!, Bunun için örgütçe, yürüyüş ve koşu yapmanın çok faydalı olduğu ögütlenmektedir. Yürüyüş için de en uygun şeklin, sabah ve akşam evden işe ve işten eve yürüyerek gidip gelmek olduğu önerilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün bu önerisi, bizim görüş ve prensiplerimize de çok uygun düşmektedir. Vakit yetersizliğinden, yürüyerek işe gidip gelinemez ise, hiç değilse biri yapılmalıdır.
Kalori harcama ile ilgili bazı enteresan bilgiler sunalım şimdi:
1 saat hızlı yürümekle 200 kalori harcanır. 1 saat yavaş yol yürümek veya 20 saat ayakta durmakla 100 kalori harcanır.
1 saat bisiklete binmekle 250 kalori harcanır.
1 saat koşmakla 800 kalori harcanır.
1 saat hızlı koşmakla 850-900 kalori harcanır.
1 saat dağa tırmanmakla 700-750 kalori harcanır. Yarım saat koşmakla 350-400 kalori harcanır.
2 saat çamaşır yıkamakla 150-200 kalori harcanır.
3 saat elle çamaşır yıkamakla 300 kalori harcanır.
Yapılan çalışmalar ve araştırmalar göstermiştir ki, haftada yarım veya en çok bir kilodan fazla zayıflama hatalıdır ve çok zararlıdır. Daha Önce sözünü ettiğimiz hızlı zayıflamanın sakıncalarından kurtulmak için yavaş, kerte kerte zayıflamayı prensip olarak kabul etmek gerehir. Haftada yarım kilo, ayda iki kilo, dört ayda sekiz kilo eder. Bunu, zararsız olarak haftada bir kiloya da çıkarabiliriz. Böylece ayda dört, dört ayda 16 kilo eder. Böylece, anormal derecede şişman olan bir kişi dahi, birkaç ay gibi belirli bir süre içinde normal kiloya dönmüş olur.
Bu Nasıl Sağlanır?
Aslında, bu güç olmayan, büyük bir yoksunluk veya kısıtlamayı gerektirmeyen, aksine çok basit bir zayıflama rejimidir. Bu rejim iki yönlüdür. Herbir yön, haftada yarım kilo vermeyi öngörmektedir, iki yön birlikte uygulandığında haftada bir kilo vermek mümkün olmaktadır. Bunlar A) Kısıtlama, B) Harcama, yöntemleridir.
A) Kısıtlama Yöntemi:
Yediğimiz yemeklerden ve içtiğimiz içeceklerden az da olsa azaltılmasına dayanan, olağan ve kolayca zayıflamadır. Genel olarak tüm besinlerden yemek ancak Ölçülü, aynı zamanda özellikle kalorileri yüksek, yağlı ve şişmanlatıcı gıdalardan mümkün olduğu kadar az ve ölçülü yemekle mümkündür bu rejimi sağlamak. Böylece, vücut yeterli protein ile gerekli vitaminleri ve mineralleri alacak ve azar azar zayıflayacaktır. Bu yöntem büyük bir kısıtlama gerektirmediğinden, istendiği kadar uzun süre uygulanabileceğinden ve başarılı sonuçlar verdiğinden, en uygun bir rejim olarak kabul edilmektedir. Burada esas amaç, kişiyi şişman olmasına neden olan günlük yiyecek ve içeceklerden ve bunların verdikleri kalorilerden günde 250 ile 500 kalori daha az almasını sağlamaktır.
Bu şekilde günde 250 kalori haftada 1750 kalori eder , bu da haftada 250 gram zayıflamak demektir. Eğer günde 500 kalori daha az alınırsa, haftada (500X7 = 3500) kalori eder ki, bu da haftada yarım kilo zayıflamak demektir. Şu halde, bizim Önerimize göre, günde ortalama 2400 veya 2500 kalori alan bir kişiyi, bundan, günde yalnız 500 kaloriyi kısıtlamaya davet etmektir. Diğer bir deyimle, günlük alıştığı yiyecek ve içeceklerden % 20 veya % 25 kısıtlayıp daha az yiyecek ve içecektir. Bu da, kolay ve hiç de zor olmayan bir rejimdir. Zayıflamaya kararlı bir kişi, kalori değerleri yüksek olan yiyecek ve içecekleri, özellikle yağ ve yağlı besinleri azaltarak, doyuran ve fakat kalori değerleri daha az olanlardan nispeten daha fazla yemeli ve fakat bunlarda da ölçüyü kaçırmamalı. Aksi takdirde, zayıflama yerine kilo alınır.
Kalorisi yüksek ve kolayca şişmanlatan gıdalar arasında ekmek, makarna, börek, mantı ve diğer undan yapılmış hamur yemekleri ve hamur tatlıları, pastaları; çikolatayı ve şekerli besinleri Özellikle sayabiliriz. Japonların şişman olmamalarına neden, mutfaklarına üç beyaz hemen hemen girmez. Bunlar, Un, Yağ ve Şeker‘dir.
Bu rejimin, diğer rejimlere göre, bir üstünlüğü vardır. O da, kilo verip zayıfladıktan sonra tekrar şişmanlamak olasılığı çok azdır bu rejimin uygulanmasında.
Kısa zamanda ve hızlı zayıflamada gösterilen olağanüstü çaba, genellikle kısa süreli olmaktadır. Zira, fazla mahrumiyet. ve kısıntı bir gün iradeyi zayıflatmakta ve tekrar eski alışkanlıklara dönülmektedir. Böylece, verilen kilolar tekrar alınmaktadır. Sık sık kilo alıp vermenin, ne kadar zararlı olduğuna daha Önce de temas etmiştik. Buna rağmen, maalesef, kısa zamanda zayıflayanların tekrar şişmanladıklarını sık sık görmekteyiz. Kilo vermek deyince akla ilk gelen, yiyecek ve içeceklere bir makul sınır konmasıdır. Ama rejim, aç kalmak değildir.
Yukarıda izah ettiğimiz gibi, aç kalarak kilo vermeyi deneyenler, ya bu yüzden sağlıklarını kaybederler, ya da rejime dayanabilme uğruna sinirleri bozulur. Önemli olan, sistemli beden hareketleri veya yürüyüşlerle desteklenen, kişiyi aç bırakmayan bir rejim olmalıdır ki, bizim önerdiğimiz rejim de budur. Günlük alınmakta olan 2000 veya 2500 kaloriden 500 kalorilik bir azaltma (yani % 20 ile % 25 oranında bir kısıtlama) öngörülmektedir ve aynı zamanda sabahları 5-10 dakikalık bir jimnastik hareketleri ile çok yararlı olan yürüyüşler tavsiye edilmektedir. Bunların ayrıntılarına ileride değineceğiz.
Bir zamanlar ilaçlarla zayıflama, özellikle hanımlarımızda, moda haline gelmişti. Bunlar arasında, iştah kesiciler, idrar söktürücüler ve peklik gidericiler yer alıyordu. Ancak, zamanla bunların yarardan çok zararlı oldukları ve sinir sistemini bozdukları görülerek, günümüzde hemen hemen terk edilmişlerdir. Diğer taraftan birçok bu tür zayıflatıcı ilaçların özellikle sinir sistemi üzerine yaptıkları zararlar dikkate alınarak, bunların üretimleri ve satışları Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır. Bugünkü görüşlere göre, sağlığı bozmadan zayıflatıcı bir ilaç mevcut değildir. İdrar söktürücü ilaçlar, terletici sıcak banyolar sadece vücuttaki su kaybına neden olur. Bunun da zayıflama ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü bir müddet sonra, vücut yitirdiği suyu yine tutar. Hamam ve saunalardan sağlanan kilo vermeler de böyledir. Kaybolan kiloların büyük kısmı sudur ve bu da sonradan yine alınır. Şu halde, hamamlar ve sauna, hareket ve kan dolaşımı açılarından yararlı, zayıflama açısından verdiği sevinç, geçicidir, idrar söktürücü ilaçlarla ilgili bir husus da, bunların sürekli alındığında böbreklerin etkilendiği kanıtlanmıştır.
B) Harcama Yöntemi :
Kolay ve sağlıklı zayıflama rejiminin ikinci yöntemi de harcamadır. Bunda amaç, günlük kalori (enerji) sarfiyatını artırmaktır. Bu da kişinin yaşma ve sağlık durumuna göre düzenlenmelidir. Önce, her sabah kalktıktan sonra 5 veya 10 dakika el, kol ve bacak hareketleri yapmak. 7-8 saatlik bir uykudan sonra böyle bir jimnastik yalnız kalori sarfetmek değil, kalp, damar, ciğerler, kaslar, kısaca sağlıklı yaşam açısından da çok yararlıdır. Bunun yanı sıra, gündüzleri işe veya göreve giderken yürüyerek gidilmelidir. Şayet görev yeri uzak ve geç kalmak olasılığı varsa, görevden dönerken yürüyerek evinize gelin. Veya hiç değilse, yolun yarısını yürüyerek yarısını da bir araçla gidin veya gelin.
Enerji (kalori) sarfiyatını artırıcı birçok metot önerilmiştir. Ancak, çeşitli nedenlerden dolayı, herkes her tür sporu yapamaz. Bu nedenle, bizce en uygun iki metot vardır, herkese ve her yaşa göre. Bunlar sabah jimnastiği ve yürüyüşleridir.
Akşamları yarım saat kadar erken yatmanın ve sabahları da yarım saat erken kalkmanın büyük yararı vardır sağlık açısından. Birincisi, kalkarken 5-10 dakikalık bir jimnastik hareketi ki, bunun yararlarını söylemiştik. Sabah jimnastiğinden amacımız, resimde de görüleceği gibi el, kol ile yanlara ve öne, arkaya doğru eğilme hareketleridir. Bu hareketler, dediğimiz gibi, bütün gece dinlerime halinde olan kasların zinde olmalarını ve ayrıca, kan dolaşımını hızlandırır, günün çalışmalarına hazırlık yapar Kuşkusuz bir miktar kalori de bu arada harcanır. İkincisi ise, kahvaltı açısındandır. Öğünler kısmında da belirttiğimiz gibi, sabah kahvaltısı çok yararlı, önemli ve gereklidir. Sabah kahvaltısı ayaküstü birkaç lokma atıştırmakla olmaz ve yanlıştır. Kahvaltı kesinlikle oturarak ve rahat yapılmalıdır. Bu husus iki yönden Önemlidir. Birincisi 7-8 saatlik bir uykudan ve en az 400-500 kalori harcamadan sonra bu süre zarfında mide ve bağırsakların boşalan büyük bir kısmını doldurmak gerekir. Bunları öğlen yemeğine kadar boş bırakmak ve bu organların boşa çalışmaları yanlıştır. Bu organlar devamlı olarak ve fakat değişik oranlarda hareket halindedirler. Böylece, uzun bir açlıktan sonra depoyu doldurmak gereklidir. îkincisi ise, günün mesleki faaliyetini daha iyi ve daha verimli bir şekilde yapabilmek için mide esaslı bir şekilde doldurulmalıdır.
Yürüyüşler :
Sağlıklı bir zayıflama, ancak bir taraftan rejim diğer taraftan da sabah jimnastiği ve günlük yürüyüşlerle mümkündür. Yoksa, yalnız birkaç gün aç kalmakla sağlanmaz. Günlük yürüyüşler için, diğer spor hareketlerinde olduğu gibi, kişinin yaşı söz konusu değildir. Böylece, her yaşta ve her yerde yapılabilen bir spordur, yürüyüşler. Bugünkü tıp biliminde görüşler çok değişmiştir. Bugün kalp krizi ve hatta kalp ameliyatı geçirmiş hastalara da yürüyüşler önerilmektedir. Şu halde, bugünkü görüşlere göre yürüyüşler her yaşın sporudur.
Açık Havada Yürüyüşler Neler Sağlar?
1 — Yaşam için gerekli olan oksijenin yeterince alınmasını sağlar.
2 — Vücudun dinç ve zinde kalmasına yardımcı olur. Karın kasları kuvvetlenir ve bağırsaklar daha düzenli çalışır, pekliği önler.
3 — İnsanın fikren dinlenmesine, geceleri daha rahat uyumasına, sinirlerin sükun ve huzur bulmasına yardım eder. Böylece, yürüyüş uykusuzluğun, sinir gerginliğinin en iyi tedavi metodudur.
4 -Nihayet, düz bir yolda sıkı bir yürüyüş ile insan bir saatte 200 kalori harcar.
Şu halde, günde bir, mümkün olursa iki saatlik bir yürüyüş, hem sağlığımıza yararlı olur ve hem de amacımız olan günlük 500 kalorinin harcanmasına neden olur ki, bu da, haftada yarım, ayda iki kilo zayıflamayı sağlar.
Yürüyüşlerle ilgili olarak, son zamanlarda, Dünya Sağlık Örgütünün bir araştırması ve bununla ilgili bir yayın yer almıştır. Buna göre, sağlığı kaybetmenin en önemli nedenlerinden birinin egzersiz yapmamak olduğu belirlenmişti!, Bunun için örgütçe, yürüyüş ve koşu yapmanın çok faydalı olduğu ögütlenmektedir. Yürüyüş için de en uygun şeklin, sabah ve akşam evden işe ve işten eve yürüyerek gidip gelmek olduğu önerilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün bu önerisi, bizim görüş ve prensiplerimize de çok uygun düşmektedir. Vakit yetersizliğinden, yürüyerek işe gidip gelinemez ise, hiç değilse biri yapılmalıdır.
Kalori harcama ile ilgili bazı enteresan bilgiler sunalım şimdi:
1 saat hızlı yürümekle 200 kalori harcanır. 1 saat yavaş yol yürümek veya 20 saat ayakta durmakla 100 kalori harcanır.
1 saat bisiklete binmekle 250 kalori harcanır.
1 saat koşmakla 800 kalori harcanır.
1 saat hızlı koşmakla 850-900 kalori harcanır.
1 saat dağa tırmanmakla 700-750 kalori harcanır. Yarım saat koşmakla 350-400 kalori harcanır.
2 saat çamaşır yıkamakla 150-200 kalori harcanır.
3 saat elle çamaşır yıkamakla 300 kalori harcanır.
Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi
Beyin tümörlerin belirtilerini şöyle sıralayabilirim: Baş ağrısı, beyninde tümör olan hastaların ancak %60 ında baş ağrısı görülür. Bu ağrı genellikle son birkaç aydır ortaya çıkmıştır ve gittikçe şiddetlendiğini ifade eder hastalarımız.
Bulantı kusma, Baş ağrısı ile birlikte bulunması ve özellikle birkaç gün yada haftadır mevcut olması önemlidir.Ancak burada baş ağrısı ve kusmanın uzun sürelerdir var olması migren düşündürür.
Çift görme ve görme bulanıklığı, Baş ağrısı ile birlikte veya baş ağrısı olmaksızın ortaya çıkan çift görme, bulanık görme, görmenin azalması beyin tümörlerinin ilk belirtisidir.
Kol ve bacakta kuvvetsizlik, beceriksizlik, dengesizlik, Son zamanlarda ortaya çıkan vücudun sağ yada sol yarısında uyuşmalar, ellerde güçsüzlük, uyuşukluk , beceriksizlik görülebilir . Yürürken “sarhoşvari yürüme” ve “dengesizlik” bir beyincik tümörünün belirtisi olabilir.
Konuşma bozukluğu, Konuşamama, anlama güçlüğü, konuşurken yanlış kelime ifadeleri yada sarhoşvari konuşma keza beyin tümörlerinin ilk bulgusu olabilir.
Sara nöbetleri (epilepsi), Bilinç kaybı olarak yada olmaksızın istem dışı kasılmalar, panik atak tarzında kendini kötü hissetmeler bir epilepsi çeşidi olabilir. Özellikle 20 yaş sonrası ortaya çıkan bu tarz nöbetler aksi ispatlanana kadar beyin tümörüne bağlı olduğu düşünülerek araştırılmalıdır.
Bulantı kusma, Baş ağrısı ile birlikte bulunması ve özellikle birkaç gün yada haftadır mevcut olması önemlidir.Ancak burada baş ağrısı ve kusmanın uzun sürelerdir var olması migren düşündürür.
Çift görme ve görme bulanıklığı, Baş ağrısı ile birlikte veya baş ağrısı olmaksızın ortaya çıkan çift görme, bulanık görme, görmenin azalması beyin tümörlerinin ilk belirtisidir.
Kol ve bacakta kuvvetsizlik, beceriksizlik, dengesizlik, Son zamanlarda ortaya çıkan vücudun sağ yada sol yarısında uyuşmalar, ellerde güçsüzlük, uyuşukluk , beceriksizlik görülebilir . Yürürken “sarhoşvari yürüme” ve “dengesizlik” bir beyincik tümörünün belirtisi olabilir.
Konuşma bozukluğu, Konuşamama, anlama güçlüğü, konuşurken yanlış kelime ifadeleri yada sarhoşvari konuşma keza beyin tümörlerinin ilk bulgusu olabilir.
Sara nöbetleri (epilepsi), Bilinç kaybı olarak yada olmaksızın istem dışı kasılmalar, panik atak tarzında kendini kötü hissetmeler bir epilepsi çeşidi olabilir. Özellikle 20 yaş sonrası ortaya çıkan bu tarz nöbetler aksi ispatlanana kadar beyin tümörüne bağlı olduğu düşünülerek araştırılmalıdır.
Diş eti hastalıkları nelerdir
http://saglik-siteniz.blogspot.com -sağlık siteniz
Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır.
Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir.
Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir.
Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır.
Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir.
Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir.
Diş Çürümesi sebepleri ve tedavisi
Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı. Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar, yani kabaca, şekerli gıdalardır.
Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır.
Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler.
Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler.
Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.
Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür.
Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır.
Tedavi:
Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir.
Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.
Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır.
Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar.
Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır.
Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler.
Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler.
Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.
Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür.
Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır.
Tedavi:
Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir.
Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.
Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır.
Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar.
Vücutta Kaşıntı sebepleri tedavisi
Geceleri uykudan uyandıracak kadar şiddetli kaşıntınız var ya da tatlı tatlı kaşınıyorsunuz. Rahatsızlık veren hatta bazen şiddetiyle yaşam kalitenizi dahi etkileyebilen bu durumun ciddi rahatsızların belirtisi olabileceğini biliyor muydunuz?
Vücutta Kaşıntı Nedenleri
Kaşıntı kişilerin çoğunda zaman zaman rastlanan bir durumdur. Vücudun pek çok sistemiyle ilgisi bulunabilir. Kronik böbrek yetmezliğinden karaciğer hastalıklarına kadar pek çok rahatsızlığın belirtilerinden biri de kaşıntı olabilmektedir.
Kaşıntıya neden olan hastalıklar:
• Deri Hastalıkları
• Kronik Böbrek Hastalıkları
• Karaciğer ve Safra Yolları Hastalıkları
• Lenfomalar
• Özellikle yaşlı kişilerde cilt kuruluğu
•Makat bölgesinde inatçı kaşıntı ( Pruritus Ani)
Mide-barsak ve karaciğer hastalıklarında kaşıntı ile ortaya çıkabilen iki önemli rahatsızlık “safra akımının bozulması (kolestaz)” ve “makat bölgesindeki kaşıntı (Pruritus Ani)”dır.
İnatçı Kaşıntılara Dikkat:
Safra akımındaki bozulma karaciğer ve safra yollarının pek çok hastalığına bağlı olarak oluşabilir. Bu durumda normalde safra ile atılan maddeler kan ve diğer dokularda birikir ve kaşıntı gelişir. İyileşmeyen veya tekrar eden inatçı kaşıntı veya kaşıntı ile birlikte sarılık idrar renginde koyulaşma dışkı renginde açılma halsizlik bulantı kusma ishal karın ağrısı karında şişlik ateş gibi bulguların bir kısmı varsa mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Tedavi altta yatan nedene göre değişmektedir.
Aşırı Temizlik kaşıntı Nedeni Olabilir:
Makat çevresinde ciddi kaşıntılar özellikle geceleri ortaya çıkmaktadır. Genellikle nedeni belli değildir. Bazı hastalarda makat çevresi ve genital bölgenin kötü hijyeni veya sabun deterjan ve parfümlerle aşırı temizlik kaşıntının nedeni olabilir.
Çocuklarda makat çevresinde kaşıntının en sık sebebi halk arasında kıl kurdu olarak bilinen barsak parazitidir (oksiüriazis). Makat çevresinde kaşıntı ile birlikte kızarıklık ödem ileri dönemde ciltte beyazlaşma ve kalınlaşma görülebilir. Çocuklarda geceleri şiddetli kaşıntı (parazitin makat çevresindeki cilde yumurtalarını bırakması nedeni ile) olabilir.
Makat bölgesindeki kaşıntının diğer nedenleri ise:
• Hemoroid fissür fistül tümör geçirilmiş cerrahi veya radyoterapi
• Primer dermatolojik hastalıklar (liken planus atopik egzema psoriasis seboreik dermatit)
• Mantar infeksiyonları (dermatofitozis kandidiyazis)
• Parazitler (kıl kurdu uyuz hastalığı)
• Kontakt dermatit (sabunlar kremler ve antibiyotik kullanımına bağlı)
Ayrıca dar giysiler obezite şeker hastalığı sıcak hava ve beslenme biçimi de bu tür yakınmaları tetikleyebilmektedir.
Tedavi:
• Sabun ve deterjanlar ile aşırı ovmadan kaçınılmalı. Makat çevresi kuru tutulmalı.
• Dar ve naylon giysilerden uzak durulmalı. Pamuklu çamaşır tercih edilmeli.
• Kahve çay kola bira çikolata domates baharatlar perianal kaşıntıya neden olabilmektedir. Bu gıdalar diyetten 2 hafta süre ile çıkarılmalı ve semptomlar düzeldikten sonra birer birer diyete eklenmelidir.
• Dirençli vakalarda dermatoloji ve psikiyatri muayeneleri yararlı olabilir.
• Hemoroid mantar infeksiyonları parazitler gibi tespit edilebilir nedenleri tedavi etmek gerekir.
Kaşıntı kaşınma arzusu uyaran bir duygudur. Kaşıntı kişiyi oldukça rahatsız edebilir. Şiddetli olduğunda uykusuzluğa gerginliğe ve depresyona neden olabilir. Kaşıntının gerçek nedeni bilinmemektedir. Derideki sinirler etkilenerek histamin adlı bir kimyasal salgılanınca beyinde kaşıntı duyusunu oluşturur. Kaşıntı bazen bir cilt hastalığı ile birlikte olabilirken bazen de bir iç hastalığının belirtisi olabilir. İç organ hastalığı bulunmayan diğer kaşıntılı hastalarda kaşıntının nedeni psikolojik olabilir.
Kaşıntıya Neden Olan Durumlar
Sabun çamaşır tozları ve bazı boyaların neden olduğu kaşıntılar.
- Yün veya naylon iyeceklerin neden olduğu kaşıntılar.
- Bazı kimyasal maddelerin neden olduğu kaşıntılar.
- İstiridye yumurta süt çilek soğan gibi bazı besinlerin neden olduğu kaşıntılar.
- Bazı ilaçların neden olduğu kaşıntılar.
- Şeker karaciğer böbrek hastalıkları veya löseminin neden olduğu kaşıntılar.
- Kurdeşen egzama su çiçeği kızamık kızıl kızamıkçık veya deri iltihabının neden olduğu kaşıntılar.
- Mantarın neden olduğu kaşıntılar.
- Kıl kurdunun neden olduğu kaşıntılar.
- İshal veya kabızlığın neden olduğu kaşıntılar.
- Sinirlilik ve ruhi sıkıntıların neden olduğu kaşıntılar.
Kaşıntı Tedavisi
Doktorunuz öncelikle kaşıntının nedenini araştırır. Dikkatli bir cilt muayenesi kan testleri gerekirse biyopsi yapar. Eğer kaşıntı egzema veya kurdeşen denen bir cilt hastalığından kaynaklanıyorsa bu hastalıkların tedavisi kaşıntıyı giderir. Eğer hastalık bir iç hastalığından kaynaklanıyorsa kaşıntı giderici haplar ve ultraviyole tedavisi kullanılır. Kaşıntının bir çok nedeni olmasına rağmen bir çok tedavisinde temel bir kaç uygulama vardır. İlk olarak sıcak banyo ve duş yasaklanmalıdır. Hafif ve ince kıyafetler ve serin bir ortam kaşıntınıyı azaltır. Sabunlar derinizi kuruturlar bu nedenle hassas ciltler için olan uygun sabunları kullanınız. Banyoda iyi durulanınız sabun artığı kalmamasına dikkat ediniz. Banyodan çıktıktan 2-3 dakika içinde nemlendirici uygulayınız. Su çiçeği ve böcek ısırıklarına bağlı su kabarcıklı hastalıklarda kalamin içeren losyonlar iyi gelebilir. Kaşıntı oldukça rahatsızlık verebilen bir durum olabilmekle beraber genelde tedaviye iyi cevap verir
Bacaklarda Kaşıntı
Birçok hastalığın belirtisi olabilir.Doktorunuza başvurmanız gerekir
Kasıkta Kaşıntı
Mantar enfeksiyonu : Sık sık spor salonuna gitmekten veya başka nedenlerle ıslak kalmaktan kasıklarınız kaşınıyor. Kasığınızda kırmızı kaşıntı yapan pul pul bir döküntü oldu. Haya bağlarınızın kaşınmasına yol açan mantar ılık nemli ve karanlık yerlerde ürer. Kendi kendine tedavi yöntemleri ve önleyici yöntemler genellikle işe yarar.
Kasık biti : Bu tür bitler insandan insana cinsel ilişki veya bitlenmiş tuvalet yatak çarşafı ya da havludan geçer. Kasık biti küçük pullar veya kepek gibi görünür.
Uyuz : Küçük çok kaşınan kırmızı kabarcıklarınız var.
Kaşınma geceleri veya sıcak banyodan sonra artabilir.
Uyuzun nedeni cildinize yuva yapan küçük kurtlardır.
Bilekler koltuk altları dirsekler ayak bilekleri topuklar memelerin ve cinsel organların etrafı ve kaba etler en çok etkilenen bölgelerdir. Küçücük yuvalara benzeyen izler görebilirsiniz. Kabarcıklar kurdun cildinize girmesinden iki hafta sonra ortaya çıkar. Tırnaklarınızın içine giren kurtlar ve yumurtaları kaşımayla vücudun öteki kısımlarına yayılır. Uyuz enfekte olmuş birisiyle yakın temas veya bulaşmış yatak ya da giysi kullanma yoluyla bulaşır. Hem reçeteli hemde reçetesiz ilaçlar vardr. Belirtileri olmasa bile bütün aile fertleri de tedavi edilmelidir.
İlacın yan etkisi : Yeni bir ilaç içmeye başladınız ve kasık bölgeniz kaşınıyor. Reçeteli ve reçetesiz bazı ilaçlar kaşıntı yapabilir. İlacı değiştirmek için doktora danışın.
Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?
Kasığınızı hafifçe yıkayın ve kurulayın. (havlu sonra kaynatılmalıdır) ya da en düşük ısıya ayarlanmış kaç kurutmak makinesiyle kurutun.
Mantara karşı reçetesiz satılan bir ilacı deneyin.
Çıplak veya bol bir şortla uyuyun.
Uyuz ve kasık biti için reçetesiz satılan %5’lik permetrin kremi kullanın. Talimatlara tümüyle uyun.
Kremi kullanmadan önce yıkanın ve hasta bölgeyi ovun. Yüzünüze değdirmeyin. Bir uygulama daha yapmanız gerekebilir. Giysiler ve yatak çarşafları sıcak suda yıkanmalıdır. Belirtileri olmasa da bütün ev halkı tedavi edilmelidir.
Vücutta Kaşıntı Nedenleri
Kaşıntı kişilerin çoğunda zaman zaman rastlanan bir durumdur. Vücudun pek çok sistemiyle ilgisi bulunabilir. Kronik böbrek yetmezliğinden karaciğer hastalıklarına kadar pek çok rahatsızlığın belirtilerinden biri de kaşıntı olabilmektedir.
Kaşıntıya neden olan hastalıklar:
• Deri Hastalıkları
• Kronik Böbrek Hastalıkları
• Karaciğer ve Safra Yolları Hastalıkları
• Lenfomalar
• Özellikle yaşlı kişilerde cilt kuruluğu
•Makat bölgesinde inatçı kaşıntı ( Pruritus Ani)
Mide-barsak ve karaciğer hastalıklarında kaşıntı ile ortaya çıkabilen iki önemli rahatsızlık “safra akımının bozulması (kolestaz)” ve “makat bölgesindeki kaşıntı (Pruritus Ani)”dır.
İnatçı Kaşıntılara Dikkat:
Safra akımındaki bozulma karaciğer ve safra yollarının pek çok hastalığına bağlı olarak oluşabilir. Bu durumda normalde safra ile atılan maddeler kan ve diğer dokularda birikir ve kaşıntı gelişir. İyileşmeyen veya tekrar eden inatçı kaşıntı veya kaşıntı ile birlikte sarılık idrar renginde koyulaşma dışkı renginde açılma halsizlik bulantı kusma ishal karın ağrısı karında şişlik ateş gibi bulguların bir kısmı varsa mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Tedavi altta yatan nedene göre değişmektedir.
Aşırı Temizlik kaşıntı Nedeni Olabilir:
Makat çevresinde ciddi kaşıntılar özellikle geceleri ortaya çıkmaktadır. Genellikle nedeni belli değildir. Bazı hastalarda makat çevresi ve genital bölgenin kötü hijyeni veya sabun deterjan ve parfümlerle aşırı temizlik kaşıntının nedeni olabilir.
Çocuklarda makat çevresinde kaşıntının en sık sebebi halk arasında kıl kurdu olarak bilinen barsak parazitidir (oksiüriazis). Makat çevresinde kaşıntı ile birlikte kızarıklık ödem ileri dönemde ciltte beyazlaşma ve kalınlaşma görülebilir. Çocuklarda geceleri şiddetli kaşıntı (parazitin makat çevresindeki cilde yumurtalarını bırakması nedeni ile) olabilir.
Makat bölgesindeki kaşıntının diğer nedenleri ise:
• Hemoroid fissür fistül tümör geçirilmiş cerrahi veya radyoterapi
• Primer dermatolojik hastalıklar (liken planus atopik egzema psoriasis seboreik dermatit)
• Mantar infeksiyonları (dermatofitozis kandidiyazis)
• Parazitler (kıl kurdu uyuz hastalığı)
• Kontakt dermatit (sabunlar kremler ve antibiyotik kullanımına bağlı)
Ayrıca dar giysiler obezite şeker hastalığı sıcak hava ve beslenme biçimi de bu tür yakınmaları tetikleyebilmektedir.
Tedavi:
• Sabun ve deterjanlar ile aşırı ovmadan kaçınılmalı. Makat çevresi kuru tutulmalı.
• Dar ve naylon giysilerden uzak durulmalı. Pamuklu çamaşır tercih edilmeli.
• Kahve çay kola bira çikolata domates baharatlar perianal kaşıntıya neden olabilmektedir. Bu gıdalar diyetten 2 hafta süre ile çıkarılmalı ve semptomlar düzeldikten sonra birer birer diyete eklenmelidir.
• Dirençli vakalarda dermatoloji ve psikiyatri muayeneleri yararlı olabilir.
• Hemoroid mantar infeksiyonları parazitler gibi tespit edilebilir nedenleri tedavi etmek gerekir.
Kaşıntı kaşınma arzusu uyaran bir duygudur. Kaşıntı kişiyi oldukça rahatsız edebilir. Şiddetli olduğunda uykusuzluğa gerginliğe ve depresyona neden olabilir. Kaşıntının gerçek nedeni bilinmemektedir. Derideki sinirler etkilenerek histamin adlı bir kimyasal salgılanınca beyinde kaşıntı duyusunu oluşturur. Kaşıntı bazen bir cilt hastalığı ile birlikte olabilirken bazen de bir iç hastalığının belirtisi olabilir. İç organ hastalığı bulunmayan diğer kaşıntılı hastalarda kaşıntının nedeni psikolojik olabilir.
Kaşıntıya Neden Olan Durumlar
Sabun çamaşır tozları ve bazı boyaların neden olduğu kaşıntılar.
- Yün veya naylon iyeceklerin neden olduğu kaşıntılar.
- Bazı kimyasal maddelerin neden olduğu kaşıntılar.
- İstiridye yumurta süt çilek soğan gibi bazı besinlerin neden olduğu kaşıntılar.
- Bazı ilaçların neden olduğu kaşıntılar.
- Şeker karaciğer böbrek hastalıkları veya löseminin neden olduğu kaşıntılar.
- Kurdeşen egzama su çiçeği kızamık kızıl kızamıkçık veya deri iltihabının neden olduğu kaşıntılar.
- Mantarın neden olduğu kaşıntılar.
- Kıl kurdunun neden olduğu kaşıntılar.
- İshal veya kabızlığın neden olduğu kaşıntılar.
- Sinirlilik ve ruhi sıkıntıların neden olduğu kaşıntılar.
Kaşıntı Tedavisi
Doktorunuz öncelikle kaşıntının nedenini araştırır. Dikkatli bir cilt muayenesi kan testleri gerekirse biyopsi yapar. Eğer kaşıntı egzema veya kurdeşen denen bir cilt hastalığından kaynaklanıyorsa bu hastalıkların tedavisi kaşıntıyı giderir. Eğer hastalık bir iç hastalığından kaynaklanıyorsa kaşıntı giderici haplar ve ultraviyole tedavisi kullanılır. Kaşıntının bir çok nedeni olmasına rağmen bir çok tedavisinde temel bir kaç uygulama vardır. İlk olarak sıcak banyo ve duş yasaklanmalıdır. Hafif ve ince kıyafetler ve serin bir ortam kaşıntınıyı azaltır. Sabunlar derinizi kuruturlar bu nedenle hassas ciltler için olan uygun sabunları kullanınız. Banyoda iyi durulanınız sabun artığı kalmamasına dikkat ediniz. Banyodan çıktıktan 2-3 dakika içinde nemlendirici uygulayınız. Su çiçeği ve böcek ısırıklarına bağlı su kabarcıklı hastalıklarda kalamin içeren losyonlar iyi gelebilir. Kaşıntı oldukça rahatsızlık verebilen bir durum olabilmekle beraber genelde tedaviye iyi cevap verir
Bacaklarda Kaşıntı
Birçok hastalığın belirtisi olabilir.Doktorunuza başvurmanız gerekir
Kasıkta Kaşıntı
Mantar enfeksiyonu : Sık sık spor salonuna gitmekten veya başka nedenlerle ıslak kalmaktan kasıklarınız kaşınıyor. Kasığınızda kırmızı kaşıntı yapan pul pul bir döküntü oldu. Haya bağlarınızın kaşınmasına yol açan mantar ılık nemli ve karanlık yerlerde ürer. Kendi kendine tedavi yöntemleri ve önleyici yöntemler genellikle işe yarar.
Kasık biti : Bu tür bitler insandan insana cinsel ilişki veya bitlenmiş tuvalet yatak çarşafı ya da havludan geçer. Kasık biti küçük pullar veya kepek gibi görünür.
Uyuz : Küçük çok kaşınan kırmızı kabarcıklarınız var.
Kaşınma geceleri veya sıcak banyodan sonra artabilir.
Uyuzun nedeni cildinize yuva yapan küçük kurtlardır.
Bilekler koltuk altları dirsekler ayak bilekleri topuklar memelerin ve cinsel organların etrafı ve kaba etler en çok etkilenen bölgelerdir. Küçücük yuvalara benzeyen izler görebilirsiniz. Kabarcıklar kurdun cildinize girmesinden iki hafta sonra ortaya çıkar. Tırnaklarınızın içine giren kurtlar ve yumurtaları kaşımayla vücudun öteki kısımlarına yayılır. Uyuz enfekte olmuş birisiyle yakın temas veya bulaşmış yatak ya da giysi kullanma yoluyla bulaşır. Hem reçeteli hemde reçetesiz ilaçlar vardr. Belirtileri olmasa bile bütün aile fertleri de tedavi edilmelidir.
İlacın yan etkisi : Yeni bir ilaç içmeye başladınız ve kasık bölgeniz kaşınıyor. Reçeteli ve reçetesiz bazı ilaçlar kaşıntı yapabilir. İlacı değiştirmek için doktora danışın.
Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?
Kasığınızı hafifçe yıkayın ve kurulayın. (havlu sonra kaynatılmalıdır) ya da en düşük ısıya ayarlanmış kaç kurutmak makinesiyle kurutun.
Mantara karşı reçetesiz satılan bir ilacı deneyin.
Çıplak veya bol bir şortla uyuyun.
Uyuz ve kasık biti için reçetesiz satılan %5’lik permetrin kremi kullanın. Talimatlara tümüyle uyun.
Kremi kullanmadan önce yıkanın ve hasta bölgeyi ovun. Yüzünüze değdirmeyin. Bir uygulama daha yapmanız gerekebilir. Giysiler ve yatak çarşafları sıcak suda yıkanmalıdır. Belirtileri olmasa da bütün ev halkı tedavi edilmelidir.
Bebeklerde ve çocuklarda ateşlenme
3 aydan küçük bebeklerde görülen ateş hekim tarafından geciktirilmeden değerlendirilmelidir. Yeni doğan bebeklerde ise normalin altında olan vücut ısısı, yüksek ateş kadar, hatta daha fazla dikkat gerektirir.
Yeni doğan dönemindeki bebeklerde enfeksiyonla savaşma yeteneği kısıtlı olduğundan ciddi enfeksiyonlar gelişebilir ve 3 aydan küçük bebeklerde ateş, çok ciddi enfeksiyon belirtisi olabilir. Bu nedenle bebeğin ateşi 38 derecenin üstüne çıkarsa acilen doktoru arayarak, hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bu arada bebeğin üzeri açılmalı ve 15 dakika sonra tekrar ateşi kontrol edilmelidir. Doktora danışmadan bebeğe ateş düşürücü ilaç verilmemelidir
Ateşin yüksekliği, altta yatan enfeksiyonun şiddetini göstermese de, hastanın ateşi düşük ise, hekim hastanın daha iyi olduğunu düşünür. Aynı şekilde, ateş düşürücülere iyi cevap verilmesi de ciddi bir enfeksiyon olmadığını göstermez.
Eğer ateşle birlikte döküntüler belirdiyse, ateş 40 derece civarında ise ya da ateşi düşüremiyorsanız, ateşle birlikte uykuya eğilim, bilinç değişiklikleri varsa, eğer çocuk çok hastaysa veya açıklanamayan hastalık belirtileri varsa, eğer bir şey yemek istemiyor durmadan ağlıyorsa veya çok halsiz görünüyorsa ve eğer ateşli havale geçiriyorsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Çocuğun ateşi 40 derecenin altında ise 24 saatten daha uzun sürerse ve ateşten başka hastalık belirtileri yoksa veya 48 saatten fazla sürerse ve ateş düşürücülerle bile düşmezse doktoru aranmalıdır.
Ateşi nasıl kontrol altına alırız?
Çocuğun ateşinin altında yatan nedenlerin araştırılıp, tedavi edilmesi, hastalığın ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek zararlı etkilerinin belirlenip önlem alınmasında ve ciddi hastalıkların erken teşhisinde büyük önem taşır. Ateşin başlama zamanı ve yüksekliği kaydedilmelidir. Beslenme ve uyku düzenindeki değişiklikler araştırılmalıdır.
Ateşin tedavisi sadece ateş düşürücü ilaçlarla değil, aynı zamanda uygun yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu ateş düşürücü kullanmak kadar önemlidir.
Çocuğun bulunduğu oda ısısı 21–22 derece arasında tutulmalı ve havalandırılmalıdır.
Çocuğun üzerindeki fazla giysiler çıkarılarak, vücudun hava ile teması sağlanmalıdır.
Ilık su ile duş yaptırmak veya vücudu ılık su emdirilmiş sünger ile silmek ısı kaybını hızlandıracaktır. Bu işlem için hiçbir zaman alkol ya da buzlu su kullanılmamalıdır. Bu işlem cilt ısısında ani düşmeye neden olacağı için, titreme ve damarlarda büzülme ile sonuçlanır ve ısı kaybı önlenir. Ateşin düşmesi gecikir. Kol ve bacaklarda dolaşım daha da bozulur.
Ateş sırasında çocuğun sıvı kaybı artacağı için ağızdan yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Vücuttan sıvı kaybı belirgin olduğunda, enfeksiyon olmaksızın susuzluk ateşi denilen, ateş yükselmesi olacaktır. Ateş yükselirken titreme olduğu için çocuğun üstünün örtülmesi ateşi artıracaktır. Ateşli çocuğun kalori gereksinimi artar. Ancak iştahsız olan çocuğu besleme için aşırı zorlamamalıdır.
Yeni doğan dönemindeki bebeklerde enfeksiyonla savaşma yeteneği kısıtlı olduğundan ciddi enfeksiyonlar gelişebilir ve 3 aydan küçük bebeklerde ateş, çok ciddi enfeksiyon belirtisi olabilir. Bu nedenle bebeğin ateşi 38 derecenin üstüne çıkarsa acilen doktoru arayarak, hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bu arada bebeğin üzeri açılmalı ve 15 dakika sonra tekrar ateşi kontrol edilmelidir. Doktora danışmadan bebeğe ateş düşürücü ilaç verilmemelidir
Ateşin yüksekliği, altta yatan enfeksiyonun şiddetini göstermese de, hastanın ateşi düşük ise, hekim hastanın daha iyi olduğunu düşünür. Aynı şekilde, ateş düşürücülere iyi cevap verilmesi de ciddi bir enfeksiyon olmadığını göstermez.
Eğer ateşle birlikte döküntüler belirdiyse, ateş 40 derece civarında ise ya da ateşi düşüremiyorsanız, ateşle birlikte uykuya eğilim, bilinç değişiklikleri varsa, eğer çocuk çok hastaysa veya açıklanamayan hastalık belirtileri varsa, eğer bir şey yemek istemiyor durmadan ağlıyorsa veya çok halsiz görünüyorsa ve eğer ateşli havale geçiriyorsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Çocuğun ateşi 40 derecenin altında ise 24 saatten daha uzun sürerse ve ateşten başka hastalık belirtileri yoksa veya 48 saatten fazla sürerse ve ateş düşürücülerle bile düşmezse doktoru aranmalıdır.
Ateşi nasıl kontrol altına alırız?
Çocuğun ateşinin altında yatan nedenlerin araştırılıp, tedavi edilmesi, hastalığın ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek zararlı etkilerinin belirlenip önlem alınmasında ve ciddi hastalıkların erken teşhisinde büyük önem taşır. Ateşin başlama zamanı ve yüksekliği kaydedilmelidir. Beslenme ve uyku düzenindeki değişiklikler araştırılmalıdır.
Ateşin tedavisi sadece ateş düşürücü ilaçlarla değil, aynı zamanda uygun yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu ateş düşürücü kullanmak kadar önemlidir.
Çocuğun bulunduğu oda ısısı 21–22 derece arasında tutulmalı ve havalandırılmalıdır.
Çocuğun üzerindeki fazla giysiler çıkarılarak, vücudun hava ile teması sağlanmalıdır.
Ilık su ile duş yaptırmak veya vücudu ılık su emdirilmiş sünger ile silmek ısı kaybını hızlandıracaktır. Bu işlem için hiçbir zaman alkol ya da buzlu su kullanılmamalıdır. Bu işlem cilt ısısında ani düşmeye neden olacağı için, titreme ve damarlarda büzülme ile sonuçlanır ve ısı kaybı önlenir. Ateşin düşmesi gecikir. Kol ve bacaklarda dolaşım daha da bozulur.
Ateş sırasında çocuğun sıvı kaybı artacağı için ağızdan yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Vücuttan sıvı kaybı belirgin olduğunda, enfeksiyon olmaksızın susuzluk ateşi denilen, ateş yükselmesi olacaktır. Ateş yükselirken titreme olduğu için çocuğun üstünün örtülmesi ateşi artıracaktır. Ateşli çocuğun kalori gereksinimi artar. Ancak iştahsız olan çocuğu besleme için aşırı zorlamamalıdır.
Tırnak batmasının sebepleri ve tedavi yöntemleri
Tırnak batması pek çok insanda görülen,kişinin yürümesini,iş görmesini engelleyecek derecede rahatsızlık ve ağrı verebilen bir patolojidir.Tırnek batması tüm ayak parmaklarında olabilmekle beraber genellikle baş parmakta oluşur.Tırnak büyürken bir veya iki taraftan derinin içine doğru batma eğilimi gösterir,bu esnada oluşan enflamasyon sonucu tırnak kenarındaki doku da tırnağın üzerine doğru ilerler.
Tırnaklar normalde tırnak kökünde,deri altında bulunan germinal matriks denen kısımda oluşturulur,tırnak yatağı dediğimiz parmağın üst kısmında ileriye doğru büyürler.Uzamış tırnaklar mümkün olduğunca düz olarak kesilmelidirler.
Bazen tırnak uç kısımları yan taraflardan deriye batar ve bir yabancı cisim gibi reaksiyon başlatırlar.,bazen ise tırnak yalnızca köşelerde değil,tümüyle tırnak yatağına batık hale gelebilir. Her iki durumda da ilk bulgular ağrı ve şişmedir.Batma bölgesinde kanama olabilir veya enfeksiyon gelişip iltahap gelebilir.Tedavi edilmediğinde ise iltahabın kemiğe ilerlemesi (osteomyelit) ve sistemik enfeksiyonlar oluşabilir.Ayakkabı giymek ve yürümek çok zor olabilir.
Tırnak batması birçok sebepten oluşabilir, en sık neden yanlış tırnak kesimidir,tırnağı çok derin kesmek,tırnak uçlarını içeriye doğru çok kıvrık kesmek en sık yapılan yanlışlardır; bu durumda yeniden büyüyen tırnak batarak büyüyecektir. Diğer tırnak batma sebepleri ise :
-tırnağın dış kısım yerine direkt içeriye büyümesi
-çok dar veya sivri burunlu ayakkabı giymek
-tırnağın kalınlaşması
-parmağa veya direkt olarak tırnağa oluşan travmalar (çarpma,üzerine ağırlık düşmesi gibi)
-mantar enfeksiyonları
-şişmanlık
-aşırı ayak terlemesi
-bazı doğumsal anomaliler
-hipertiroidizm,şeker hastalığı,akromegali,romatoid artrit,gut gibi bazı başka hastalıklar
-yatalak hastalarda yorgan,battaniye gibi örtülerin çok sıkı sarılması gibi sebeplerdir.
Sayılan bu sebeplerden pek çoğundan sakınılarak tırnak batmasının önüne geçilebilir.
Tırnak Batmasının Semptomları
En sık görülen semptomlar aşırı ağrı,enfeksiyon,şişme,kızarıklık,bazen iltahap gelmesidir. Tanı normalde sadece muayene ile konur.Bazı özel durumlarda iltahabın kemiğe kadar ilerlediğinden şüphe ediliyorsa rontgen filmi gerekebilir. Aşırı iltahap varlığında uygun antibiotik seçimi için yara kültürü almak gerekebilir.
Tırnak Batmasını Tedavisi
Kanama, iltahap olan, şişme yapmış bir tırnak batmasının mutlaka bir doktora gösterilmesi gerekir. Tırnak batması olan kişiler çoğunlukla doktora gitmekte gecikir ve daha ilerlemiş, ağrılı bir halde doktora başvururlar. Tırnak batması ilk oluştuğunda bunu kendi kendine tedavi etmeye çalışma sonucu giderek artan ağrı yanında, tırnak çekimini gerektirecek düzeyde batmanın ilerlemesi ve enfeksiyon oluşması, özellikle dolaşım bozukluğu, damar sertliği ve şeker hastalığı olanlarda enfeksiyon ilerleyerek kemik iltahabı, gangren, parmağın ve hatta ayağın kesilmesine yol açabilecek komplikasyonlar oluşabilir.
Cerrahi müdahale gerektirmeyen tırnak batması tedavisinde:
-Tırnağın sıcak tuzlu su banyosutyla yumuşatılması
-Ufak bir gazlı bez parçasının antibiyotikli kremle birlikte batık kısmın altına yerleştirilmesi
-Ayakkabı giymekten kaçınılarak, sandalet veya açık terlikle tırnak üzerine olan baskının azaltılması
-Fazla enfeksiyon varsa antibiyotik kullanılması
-Ayak temizlik ve bakımı gibi yöntemler uygulanır.
Doktor hastaya steril bir gazlı bez parçasına antibiyotik kremle birlikte yerleştirmeyi ve bunun ne sıklıkla değiştirilmesi gerektiğini hastaya öğretecektir. Erken başvuran vakalarda cerrahi dışı te
davi yeterli olmaktadır. Tırnakların düz olarak kesilmesi, köşelerinin içe kıvrık olmaması önemlidir. Tırnak batması tedavisindeki ana ilke tırnağın bir kez batmadan parmak boyunu geçecek şekilde uzamasının sağlanmasıdır,bunun için tırnak kenarıyla parmak arasındaki doğal oluğun oluşturulması ve tırnağın düzgün büyümesi için "yol verilmesi" önemlidir.
Tırnak Batmasının Cerrahi Tedavisi
Aşırı tırnak batması, doku ilerlemesi ve enfeksyion varlığında tedavi için cerrahi müdahale gerekecektir. Cerrahi tedavi yöntemi tırnak batması derece ve şekline göre kişiden kişiye değişiklik gösterir. Tırnak batmasında batan tarafta parsiyel çekim, yani tırnağın bir kısmının çekilmesi veya tüm tırnağın çekilmesi gerekebilir. Tırnağın çekilmesi yanında ilerlemiş dokunun da alınması, tırnak yatağının revizyonu çok önemlidir. Çok dönük tırnaklarda tırnağın yapıldığı germinal matriksin kenar kısımları bazı ilaçlarla, koterle veya lazerle tahrip edilerek o kısımlardan tırnağın yeniden büyümesi engellenebilir. Çok ileri vakalarda tüm germinal matriks tahrip edilerek tırnak tümüyle iptal edilebilir.
(Tırnak ablasyonu)
Tırnak çekilmesi lokal anesteziyle acısız ve ağrısız olarak yapılan bir işlemdir. Hastalar işlem sonucu yürüyerek evlerine gidebilirler. Tırnak çekiminden çok daha önemli olan nokta yeni büyüyen tırnağın bakımı ve normal büyümesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle yeniden normal tırnak oluşana kadar doktor takibi önemlidir. Eğer tırnak batması yanında mantar hastalığı da varsa bu da mutlaka tedavi edilmelidir. Yanlış ayakkabı seçimi varsa bu da doktor tavsiyesine göre düzeltilmelidir.
Tırnak Batmasından Nasıl Korunabiliriz?
Tırnak batmasından korunmanın ilk yolu doğru tırnak kesimi yapmaktır. Ayak tırnakları düz olarak kesilmelidir, köşelerde çok hafif kıvrım yapılmalıdır. Tırnak köşelerini deriye çok yakın kesmekten kaçınmalıdır. Doğru ayakkabı giymek te çok önemlidir. Çok dar veya geniş ayakkabılar, her ikisi de tırnak batmasına yol açabilir. Taban düşüklüğü varsa tabanlık kullanarak ayak dinamiğinin düzeltilmesi gereklidir.
Tırnakta mantar, kalınlaşma, deformasyon saptanırsa hemen doktora başvurulmalıdır. Aşırı ayak terlemesi tedavi edilmelidir. Tüm bu tedbirlere rağmen tırnak batması olursa fazla vakit geçirip olay ilerlemeden doktora başvurmak, erken tanı ve tedaviyle cerrahi müdahale yapılmaksızın batmanın düzeltilmesini sağlayabileceği için çok önemlidir.
Tırnaklar normalde tırnak kökünde,deri altında bulunan germinal matriks denen kısımda oluşturulur,tırnak yatağı dediğimiz parmağın üst kısmında ileriye doğru büyürler.Uzamış tırnaklar mümkün olduğunca düz olarak kesilmelidirler.
Bazen tırnak uç kısımları yan taraflardan deriye batar ve bir yabancı cisim gibi reaksiyon başlatırlar.,bazen ise tırnak yalnızca köşelerde değil,tümüyle tırnak yatağına batık hale gelebilir. Her iki durumda da ilk bulgular ağrı ve şişmedir.Batma bölgesinde kanama olabilir veya enfeksiyon gelişip iltahap gelebilir.Tedavi edilmediğinde ise iltahabın kemiğe ilerlemesi (osteomyelit) ve sistemik enfeksiyonlar oluşabilir.Ayakkabı giymek ve yürümek çok zor olabilir.
Tırnak batması birçok sebepten oluşabilir, en sık neden yanlış tırnak kesimidir,tırnağı çok derin kesmek,tırnak uçlarını içeriye doğru çok kıvrık kesmek en sık yapılan yanlışlardır; bu durumda yeniden büyüyen tırnak batarak büyüyecektir. Diğer tırnak batma sebepleri ise :
-tırnağın dış kısım yerine direkt içeriye büyümesi
-çok dar veya sivri burunlu ayakkabı giymek
-tırnağın kalınlaşması
-parmağa veya direkt olarak tırnağa oluşan travmalar (çarpma,üzerine ağırlık düşmesi gibi)
-mantar enfeksiyonları
-şişmanlık
-aşırı ayak terlemesi
-bazı doğumsal anomaliler
-hipertiroidizm,şeker hastalığı,akromegali,romatoid artrit,gut gibi bazı başka hastalıklar
-yatalak hastalarda yorgan,battaniye gibi örtülerin çok sıkı sarılması gibi sebeplerdir.
Sayılan bu sebeplerden pek çoğundan sakınılarak tırnak batmasının önüne geçilebilir.
Tırnak Batmasının Semptomları
En sık görülen semptomlar aşırı ağrı,enfeksiyon,şişme,kızarıklık,bazen iltahap gelmesidir. Tanı normalde sadece muayene ile konur.Bazı özel durumlarda iltahabın kemiğe kadar ilerlediğinden şüphe ediliyorsa rontgen filmi gerekebilir. Aşırı iltahap varlığında uygun antibiotik seçimi için yara kültürü almak gerekebilir.
Tırnak Batmasını Tedavisi
Kanama, iltahap olan, şişme yapmış bir tırnak batmasının mutlaka bir doktora gösterilmesi gerekir. Tırnak batması olan kişiler çoğunlukla doktora gitmekte gecikir ve daha ilerlemiş, ağrılı bir halde doktora başvururlar. Tırnak batması ilk oluştuğunda bunu kendi kendine tedavi etmeye çalışma sonucu giderek artan ağrı yanında, tırnak çekimini gerektirecek düzeyde batmanın ilerlemesi ve enfeksiyon oluşması, özellikle dolaşım bozukluğu, damar sertliği ve şeker hastalığı olanlarda enfeksiyon ilerleyerek kemik iltahabı, gangren, parmağın ve hatta ayağın kesilmesine yol açabilecek komplikasyonlar oluşabilir.
Cerrahi müdahale gerektirmeyen tırnak batması tedavisinde:
-Tırnağın sıcak tuzlu su banyosutyla yumuşatılması
-Ufak bir gazlı bez parçasının antibiyotikli kremle birlikte batık kısmın altına yerleştirilmesi
-Ayakkabı giymekten kaçınılarak, sandalet veya açık terlikle tırnak üzerine olan baskının azaltılması
-Fazla enfeksiyon varsa antibiyotik kullanılması
-Ayak temizlik ve bakımı gibi yöntemler uygulanır.
Doktor hastaya steril bir gazlı bez parçasına antibiyotik kremle birlikte yerleştirmeyi ve bunun ne sıklıkla değiştirilmesi gerektiğini hastaya öğretecektir. Erken başvuran vakalarda cerrahi dışı te
davi yeterli olmaktadır. Tırnakların düz olarak kesilmesi, köşelerinin içe kıvrık olmaması önemlidir. Tırnak batması tedavisindeki ana ilke tırnağın bir kez batmadan parmak boyunu geçecek şekilde uzamasının sağlanmasıdır,bunun için tırnak kenarıyla parmak arasındaki doğal oluğun oluşturulması ve tırnağın düzgün büyümesi için "yol verilmesi" önemlidir.
Tırnak Batmasının Cerrahi Tedavisi
Aşırı tırnak batması, doku ilerlemesi ve enfeksyion varlığında tedavi için cerrahi müdahale gerekecektir. Cerrahi tedavi yöntemi tırnak batması derece ve şekline göre kişiden kişiye değişiklik gösterir. Tırnak batmasında batan tarafta parsiyel çekim, yani tırnağın bir kısmının çekilmesi veya tüm tırnağın çekilmesi gerekebilir. Tırnağın çekilmesi yanında ilerlemiş dokunun da alınması, tırnak yatağının revizyonu çok önemlidir. Çok dönük tırnaklarda tırnağın yapıldığı germinal matriksin kenar kısımları bazı ilaçlarla, koterle veya lazerle tahrip edilerek o kısımlardan tırnağın yeniden büyümesi engellenebilir. Çok ileri vakalarda tüm germinal matriks tahrip edilerek tırnak tümüyle iptal edilebilir.
(Tırnak ablasyonu)
Tırnak çekilmesi lokal anesteziyle acısız ve ağrısız olarak yapılan bir işlemdir. Hastalar işlem sonucu yürüyerek evlerine gidebilirler. Tırnak çekiminden çok daha önemli olan nokta yeni büyüyen tırnağın bakımı ve normal büyümesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle yeniden normal tırnak oluşana kadar doktor takibi önemlidir. Eğer tırnak batması yanında mantar hastalığı da varsa bu da mutlaka tedavi edilmelidir. Yanlış ayakkabı seçimi varsa bu da doktor tavsiyesine göre düzeltilmelidir.
Tırnak Batmasından Nasıl Korunabiliriz?
Tırnak batmasından korunmanın ilk yolu doğru tırnak kesimi yapmaktır. Ayak tırnakları düz olarak kesilmelidir, köşelerde çok hafif kıvrım yapılmalıdır. Tırnak köşelerini deriye çok yakın kesmekten kaçınmalıdır. Doğru ayakkabı giymek te çok önemlidir. Çok dar veya geniş ayakkabılar, her ikisi de tırnak batmasına yol açabilir. Taban düşüklüğü varsa tabanlık kullanarak ayak dinamiğinin düzeltilmesi gereklidir.
Tırnakta mantar, kalınlaşma, deformasyon saptanırsa hemen doktora başvurulmalıdır. Aşırı ayak terlemesi tedavi edilmelidir. Tüm bu tedbirlere rağmen tırnak batması olursa fazla vakit geçirip olay ilerlemeden doktora başvurmak, erken tanı ve tedaviyle cerrahi müdahale yapılmaksızın batmanın düzeltilmesini sağlayabileceği için çok önemlidir.
Düzenli uyku ve faydaları
Sağlık ve zindelik için düzenli yaşam ve uyku da vazgeçilmez şartlardır. Uyku gereksinimi insan yaşamı boyunca süre açısından değişkendir. Yeni doğmuş bir bebek neredeyse günün tamamını uyuyarak geçirir. Aylar içinde uyku gereksinimi giderek azalır. Oyun çocukluğu döneminin özellikle ilk yıllarında öğlen uykuları pek çok çocuk için vazgeçilmezdir. Büyüme hormonu uykuda salgılandığından çocukların büyüme ve gelişmesinde düzenli ve yeterli uyku çok önemlidir. Yetişkinlik döneminde 7-8 saatlik uykunun yeterli olduğu kabul edilir. Yaşamın ilerleyen yıllarında yaşlılıkta gece uykuları dört saate kadar inebilir. Bunun yanında gün boyunca uyuklamalarla (şekerleme) gece uykusu telafi edilir. Bireyler arasında uyku gereksinimi ve ritmi farklılık gösterir. Bazı insanlar 4-6 saatlik uyku ile yetinirler kimileri ise 10-12 saat uyurlar. Bazıları erken yatıp erken kalktıklarında, bazılarıysa geç yatıp geç kalktıklarında kendilerini daha zinde hissederler. Uyku aynı zamanda ruh sağlığının bir göstergesidir. Streste ve pek çok psikiyatrik hastalıkta uyku ritmi ve süresi bozulur. Bunun yanında yeterli uyku uyunmadığında kişinin fiziksel ve ruhsal streslere dayanıklılığı azalır.
Yeterli süre uyunduğu halde uykudan zinde kalkılmıyorsa, üzerinde yatılan yatak, kullanılan yastık, odanın ısısı, ortamda yeterli temiz hava olup olmadığı, ortamda bulunan ısıtıcıların, eşya ya da malzemelerin cila, boya, deterjan gibi kimyasallar yoluyla ortam havasını kirletip kirletmediği, uyku sırasında süre giden bir gürültü kaynağının olup olmadığı gibi etkenler gözden geçirilmelidir. Doğal olarak burun tıkanıklığı ve nefes almada zorlukla birlikte seyreden tüm hastalıklarda ve aşırı şişmanlıkta da uykunun kalitesi bozulur.
Yeterli süre uyunduğu halde uykudan zinde kalkılmıyorsa, üzerinde yatılan yatak, kullanılan yastık, odanın ısısı, ortamda yeterli temiz hava olup olmadığı, ortamda bulunan ısıtıcıların, eşya ya da malzemelerin cila, boya, deterjan gibi kimyasallar yoluyla ortam havasını kirletip kirletmediği, uyku sırasında süre giden bir gürültü kaynağının olup olmadığı gibi etkenler gözden geçirilmelidir. Doğal olarak burun tıkanıklığı ve nefes almada zorlukla birlikte seyreden tüm hastalıklarda ve aşırı şişmanlıkta da uykunun kalitesi bozulur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)