Bağışıklık sisteminin vücudumuzdaki işleyişi nasıldır


Canlı vücudu oldukça farklı moleküllerden, hücrelerden ve dokulardan oluşan birçok savunma sistemi tarafından korunmaktadır. Canlıların bağışıklık sistemlerini uyaran ve canlı için kendinden-olmayan tüm moleküllere "antijen" veya "immunojen" denir. Canlı koruyucu elemanlarıyla öncelikle yapısına yabancı olan "antijen"lerin vücuda girmesini engeller. Bu koruma, tabaka tabaka arttırılmış bir sistemdir, üyeleri; yüzey engelleri, doğuştan gelen ve edinilmiş bağışıklık sistemidir. İlk engel olan deri, solunum ve sindirim sistemi gibi yüzey bariyerlerini herhangi bir antijen aşabilir ve canlıyla dahil olursa, ikinci savunma sistemi hemen harekete geçer.

Yüzey bariyerlerini aşan bir madde karşısında, doğuştan gelen sistemin elemanlarından kemik iliği, timus, lenf bezleri ve dalak gibi özelleşmiş merkezlerde yer alan fagositler, makrofajlar, lenfositler gibi savunma hücreleri ve molekülleri devreye girerler. İlk aşamada, öncü hücreler olan fagositler ve makrofajlar antijenleri yok etmeye çalışırlar. Kendinden-olmayan yapıların vücut tarafından bu şekilde yok edilmeleri sürekli devam eden bir olaydır, vücudun açıklıklarından girebilen birçok molekül bu şekilde yok edilir.

Bu ikinci koruma sistemi başarılı olamazsa, edinilmiş bağışıklık sisteminin temel hücreleri olan B ve T lenfositler devreye girerler. Böylece oldukça karmaşık olan bir zincir sistemi tetiklenir. Antijen varlığını haber alan T hücreleri, diğer savunma hücrelerini bunlara bağlı gelişen birçok biyokimyasal kaskadı tetiklerler.

T hücrelerinin alt gruplarından öldürücü T hücreleri antijenleri yok etmeye çalışırken, edinilmiş sistemin bir diğer önemli hücreleri olan B hücreleri de "bağışıklığın akıllı molekülleri" olarak adlandırılan "antikor"ları (immünglobülinler) sentezlemeye başlarlar. Glikoprotein yapılı bu moleküller, anahtar-kilit uyumu şeklinde özgül antijenlere bağlanarak antijenleri ya etkisiz hale getirirler ya da kompleman sistemi ve diğer savunma hücrelerini harekete geçirerek antijenlerin yok edilmelerini sağlarlar.

Savunma sisteminde çok önemli bir rolü olan antikorlar, Y şeklindedir ve ağır zincir ve hafif zincir olmak üzere 2 çift protein zincirinden yapılmışlardır. Ağır ve hafif zincirler üzerinde, değişken (V/variable) ve sabit (C/constant) bölgeler bulunur. Değişken bölge, antijeni tanıyan kısmı oluşturmak üzere özelleşmiştir ve bir çift halinde bulunur. Buradaki aminoasit dizilimlerindeki farklılıklar, farklı antijen bağlanmasına yol açar.

Antikor molekülünde ağır ve hafif zincirler, farklı DNA bölümlerinden meydana gelmiş genler tarafından kodlanır. Bu gen parçaları, her B hücresinde farklı olan zincirleri meydana getirecek genleri yapmak üzere, yeniden düzenlenir. Gen parçalarının düzenlenmesi değişkendir ve bu nedenle vücudun yapabildiği 100 milyon kadar farklı antikor, az sayıda gen parçası tarafından oluşturulur. Yani bağışıklık sisteminin başarısının temeli, immünoglobulinin ağır ve hafif zincirlerindeki değişken bölgelerin, çok çeşitli sayıda üretilebilmesidir. Bu çeşitliliğin üretimi, çoğul genlerin varlığı, (vücut hücrelerini içeren) somatik mutasyonlar, somatik rekombinasyonlarla (kromozomlar arası gen değiş-tokuşuyla) sağlanır, ki tüm bu olaylar B hücre gelişimi sırasında ortaya konur. Böylece B hücreleri, vücuda giren antijenleri durduracak antikorları, antijenik özelliklerine göre ayrı ayrı sentezler.

Bağışıklık sisteminin vücudumuzdaki işleyişi nasıldır

Bağışıklık sistemi organları ve görevleri nelerdir


Bağışıklık sisteminin organları lenfoid dokulu organlardır. Bu organlar, birincil lenfoid organlar ve ikincil lenfoid organlar olarak iki grup halinde incelenseler de birbirleriyle sürekli ilişki halindedirler. Birincil lenfoid organlarda, lenfositlerin üretim işleri yapılırken; ikincil organlarda lenfositler ilk defa antijenlerle yüzleşirler.

Lenf bezleri:
Geniz eti olarak da bilinen, yutağın üst kısmında, burun boşluğunun arka tarafında bulunan lenfoid doku parçalarıdır. Bakteri ve virüs gibi enfektöz ajanları ve onların ürettiği antikorları yakalarlar

Bademcikler:
Boğazda, lenfositlerin toplandığı ve dışarıya açılan bir açıklık olan ağızda ilk engeli oluşturan küçük yapılardır. Lenf sıvısı, bademciklerin içerisinde bulunan lenf damarlarından boyun ve çene altı düğümlerine doğru akar. Bu esnada lenf damarlarının duvarlarından lenfositler salgılanır. Vücuda girebilen mikroplar, buradan salgılanan lenfositler tarafından temizlenirler.

Timus:
Göğsün üst bölümünde, tiroid bezinin altında yer alan ve olgunlaşmamış lenfositlerin kemik iliğinden çıkıp, olgunlaşma sürecine tabi tutuldukları vücut organdır.

Lenf düğümleri:
Tüm vücuda yayılmış, B ve T hücrelerinin bulunduğu merkezlerdir. Vücutta koltuk altı, kasık, çene altı, boyun, dirsek ve göğüs bölgelerinde bol bulunurlar.

Karaciğer:
Özellikle fetüsde olmak üzere, immünolojik etkin hücreleri içerir; T-hücreleri ilk olarak fetüs karaciğeri tarafından üretilirler.

Dalak:
Karın boşluğunun sol üst tarafında bulunan ve eski kırmızı kan hücrelerinin yıkımından sorumlu bir organdır. Retiküloendoteliyal sistemin merkezlerinden biridir. Enfeksiyonlarla savaşmada yardımcı olur.

Peyer plakları:
İnce bağırsağın ileum bölgesinde bulunan lenfoid dokuların yoğunlaştığı bölgelerdir. Bağırsak lümenindeki patojenlerin kontrol altında tutulmalarını sağlar.

Kemik iliği:
Bağışıklık sisteminin tüm hücrelerinin kökeni olan kök hücrelerin bulunduğu bir merkezdir.

Lenf: Bağışıklık sisteminin hücre ve proteinlerini vücudun bir yerinden diğerine taşıyan, "akkan" olarak da bilinen bir çeşit dolaşım sistemi sıvısıdır.

Bağışıklık sistemi organları ve görevleri nelerdir

Bağışıklık sistemi nedir görevleri nelerdir


Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.


Sarı olarak görünen bir nötrofilin turuncu olarak görünen bir şarbon bakterisini yutmasının taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile çekilmiş görüntüsü.Geçmiş çağlardaki ökaryotik canlılarda diğer basit bağışıklık mekanizmaları gelişmiş ve günümüzdeki bitkiler, balıklar, sürüngenler ve böcekler gibi torunlarına miras kalmıştır. Bu mekanizmalar, defensinler olarak adlandırılan antimikrobiyal peptidleri, fagositleri ve kompleman sistemi kapsar. Daha tecrübeli sistemler omurgalıların evrimiyle, nispeten yakın zamanda gelişmiştir. İnsan gibi omurgalılardaki bağışıklık sistemleri dinamik işleyiş sırasında birbirlerini etkileyen, seçilmiş proteinlerin, hücrelerin, organların ve dokuların bazı çeşitlerinden oluşur. Daha karmaşık bağışıklık yanıtının bir parçası olan omurgalıların sistemi, zamanla patojenleri daha etkili tanımaya uyum sağlamıştır. Uyum süreci bağışıklık belleğini yaratmış ve bu da patojenlerle gelecek karşılaşmalarda daha etkili bir koruma sağlamaya izin vermiştir. Edinilmiş bağışıklığın bu süreci aşılamanın temelini oluşturmaktadır.

Bağışıklık sistemindeki bozukluklar hastalıklara neden olabilir. Bağışıklık yetmezliği hastalıkları, bağışıklık sistemi normalden daha az etkin olduğunda meydana gelir, tekrarlayan ve yaşamı tehdit eden enfeksiyonlarla sonuçlanır. Bağışıklık yetmezliği ayrıca X-SCID gibi genetik hastalıkların bir sonucu ya da farmosötikler veya HIV retrovirüsünün neden olduğu AIDS gibi bir enfeksiyonun sonucu olarak da görülebilir. Buna zıt olarak, kendinebağışık (otoimmün) hastalıklar, normalden fazla etkin olan bir bağışıklık sisteminin, vücudun kendi dokularını yabancı olarak algılayıp, onlara saldırmasıyla sonuçlanır. Yaygın kendine bağışık hastalıklar; romatoid artrit, diyabet tip 1 ve sistemik lupus eritematozus'dur.

Bağışıklık sistemi, eski çağlardan bu yana ilgi çeken bir konu olmuş, insanlar tarih boyunca bazı bağışıklık yöntemleri bile geliştirilmiştir.

Günümüzde bağışıklık sisteminin çok geniş ölçüde aydınlatılabildiği söylenebilir, bu sistemi oluşturan unsurlardan, hastalıkların tanı ve tedavisinde geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Günümüzde "bağışıklık bilimi" olarak bilinen "immünoloji", Eski Roma’da askerlikten muaf (korunmuş) asillere denilen immunitas sözcüğünden gelmektedir. İmmünoloji günümüzdeki rolüyle bilimsel çalışmalarının oldukça önemli alanlarını oluşturmaktadır

Bağışıklık sistemi nedir görevleri nelerdir

Egzama en sık görülen deri hastalığıdır


Şekiller ne olursa olsun, üstderide dokusal bir birime her zaman rastlanır: egzoseroz ve sponijoz (süngerleşme). Maphigi mukoza cisimcikleri oluşan sıvıyı emer, hücreleri birbirinden ayırır, sonra desmoslarda hücreleri birleştiren bağları koparır ve üsderinin içinde kabarcık oluşmasına yol açar.Böylece egzama birçok evreden geçer: kızarıklık, kabarcıklanma, akıntı ve (kabarcıklar kuruduktan sonra) parlaklık ve pullanma.

Fakat bu evrelerin hepsi birden bulunmayabilir, çoğu zaman bunlardan biri üstün durumdadır. Egzama akut olabileceği gibi (genellikle akıntılı ve çok kaşıntılı) süreğen de (kronikleşme) olabilir. (o zaman daha çok kızarıklık ve pullu, zaman zaman kabarcıklı ve değişik şiddetle kaşıntılı).

Yer yer madeni para biçiminde olabileceği gibi yaygın da olabilir. Bazı yerleşim bölgeleri karakteristiktir.

Ellerde disidroz görünümündedir. Memelerdeki egzama her zaman çift taraflıdır ve çoğu zaman bir uyuz belirtisidir. Memede, bir yanda egzamaya benzer bir deri hastalığı görüldüğünde Paget deri hastalığı akla gelmelidir (kanser hastalığı).

Egzama en sık görülen deri hastalığıdır

Egzamayı oluşturan etkenler ve sebepler nelerdir

Egzama, zamansız uygulanan bir ilaç yüzünden de ortaya çıkabilir (kükürt, civa, antihistaminikler, sülfamitler, penisilin, vb. ile yapılmış tozlar ya da merhemler).

Ev kadınlarında görülen egzama (el egzaması) çamaşır suyundaki potasyum bikromata, çeşitli çamaşır sularına, hatta lastik eldivenlere bağlıdır.

En sık görülen temas egzamalarından biri kozmetiklerden ve saç boyasından (para grubu) ileri gelir. Güzellik müstahzarları, özellikle kokulu oldukları zaman, sayısız yüz egzamalarına neden olabilirler. Tırnak cilasının özel bir yeri vardır, tırnaklarda egzama yapmaz, ama göz kapaklarında yapar.

Giysilerin yaptığı egzamalar genellikle kauçuktan ve sentetik dokumalardan ileri gelir (oysa, aslı nedeni boyadır, özellikle siyah,mavi ve yeşil renkli boyalar, yoksa hep söylendiği gibi kumaş değil). Boyundaki egzama çoğunlukla yüksek yakalı hırka giyilmesinden ileri gelir. Ayak egzaması ayakkabıdan ileri gelebilir (deri boya, cila ya da yapıştırıcı). Madenler (özellikle nikel) bir temas egzamasına neden olabilir (saat bileziği, zincir vb.). Deri testleri bazen temas egzamasının nedenini ortaya çıkarabilir.

Enfeksiyon egzamaları mikrop ya da mantar kökenlidir. Ama enfeksiyon mu egzamaya neden olmuştur, yoksa enfeksiyon mikrop kapan egzamanın mı sonucudur, kestirmek zordur.

Egzamayı oluşturan etkenler ve sebepler nelerdir

Baş Dönmesi Nasıl Tedavi Edilir

Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için öncelikle asıl sebebin tedavisi gerekir. Ancak birçok başdönmesi hastasında ortaya net bir sebep konamamaktadır. Bu nedenle asıl amaç baş dönmesini ortadan kaldırmak haline dönmektedir. Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmeleri (tümörler hariç) genellikle kısa ya da uzun zamanda kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Çünkü diğer kulak zaman içinde hasta kulağın problemini kompanse etmektedir. Bu bazen 6 ay ya da 1 yıla kadar uzayabilir. Baş dönmesi eğer pozisyonel baş dönmesi (BPPV) ise bunun tedavis Epley manevrası denen ve doktorunuzun size muayene masasında uygulayacağı bazı hareketlerle olmaktadır. Bu hareketler iç kulaktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır. Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir. Bu amaçla değişik ilaçlar kullanılsada hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar. Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir. Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi tümörün çıkarılmasıdır yani ameliyattır. İlaç tedavisine cevap vermeyen Meniere hastalığı nda da bazen ameliyat yapılır.

Baş Dönmesi Nasıl Tedavi Edilir

Baş Dönmesi Sebepleri Ne Olabilir

Yukarıda anlatıldığı gibi baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir. Ancak burada daha çok iç kulaktaki baş dönmesi yapan hastalıklardan bahsedilecektir. İç kulaktaki herhangi bir hastalık diğer kulak şikayetleri ile beraber baş dönmesi yapabilir. Ancak sadece baş dönmeside oluşabilir. Baş dönmesi yapan kulak hastalıkları arasında şunlar sayılabilir:

ÜSYE (üst solunum yolu infeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu

Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması)

Meniere Hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması)

Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması)

Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit)

Menenjit veya diğer ateşli hastalıkların içkulağı etkilemesi

İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar

Baş Dönmesi Sebepleri Ne Olabilir

Baş Dönmesi Ne Gibi Şikayetler Hissedilir

Baş dönmesi her hasta tarafından farklı anlatılır. Her taraf dönüyor, yer ayağımın altından kayıyor, bir yana doğru kayıyorum, kafamın içi boşalıyor, gözlerim kararıyor şeklinde açıklamalar sık duyulur. Bunkarın hepsine birden baş dönmesi denir. Baş dönmesi olan hastalarda, sebebin ne olduğuna göre başka belirtilerde olur. Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmelerinde bereberinde kulak çınlaması, işitme azlığı, kulakta basınç hissi, bulantı-kusma, kulak akıntısı ve gözlerde anormal hareketler ( nistagmus ) saptanabilir. Nörolojik hastalıklara bağlı baş dönmelerinde ise baş ağrısı, uyuşmalar, felçler, göz hareketlerinde anormallikler olabilir. Baş dönmesi ile bulunabilecek diğer şikayetler çok değişken olabilir. Ancak birçok hastada da sadece baş dönmesi mevcuttur.

Baş Dönmesi Ne Gibi Şikayetler Hissedilir

Baş Dönmesi Nedir Denge Nasıl Sağlanır

Baş Dönmesi Nedir

Baş dönmesi diyince hastanın dengesini sağlamadaki her türlü problem anlaşılır. Bu durum hastayı yatağa düşürüp gözlerini dahi açamayacağı şiddetten, sadece zaman zaman bir kayma hissine kadar değişebilir. Hatta sadece bir göz kararması şeklinde ortaya çıkabilir. Tıp dilinde genel olarak vertigo adı verilir.

Denge Nasıl Sağlanır

Dengenin sağlanması hala tam olarak çözülememiş çok karmaşık ve çok fazla organın rol oynadığı bir durumdur. Bu konuda rol oynayan organ ve sistemler arasında beyin, omurilik, iç kulak (labirent), gözler, eklem ve kaslar sayılabilir. Bu organları etkileyen herhangi bir hastalık baş dönmesi ile birlikte o organa ait diğer belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu kadar çok organın rol oynadığı bir belirti olan baş dönmesi doğal olarak sadece bir branş uzmanı tarafından değerlendirilemez. Genellikle başlangıçta KBB ve Nöroloji doktorları muayene etsede göz, dahiliye veya fizik tedavi branşlarında da muayene olmak gerekebilir.


Baş Dönmesi Nedir Denge Nasıl Sağlanır

Uyku felci kara basan belirtileri ve sebepleri


Uyku felci (Halk arasında "kara basan" olarak da bilinir), uyandıktan hemen sonra (hipnopompik felç olarak da bilinir) veya seyrek olarak, uykuya dalmadan hemen önce, bedenin geçici olarak hareket edememesi (felç olması) ile karakterize edilen bir durumdur.

The Nightmare, Henry Fuseli (1781) uyku felcinin şeytani bir sebepten kaynaklandığını ifade eden klasik tarifidir.Fizyolojik olarak, REM atonia olarak da bilinen REM uykusu sırasında oluşan normal felç ile yakından ilgilidir. Buna göre bazı bilim adamları ve fizikçiler bunun uyku döngüsünün "doğal" bir etkisi olduğuna inanır. Uyku felci beyin REM durumundan tamamen uyanık duruma geçse de beden felcinin devam etmesi durumunda oluşur. Bu durum, kişinin bilincinin tamamen açık olmasına rağmen hareket edememesine sebep olur. Ayrıca bu durum ile birlikte hipnopompik sanrılar olabilir.

Çoğu zaman, uyku felcine uğrayan kişi tarafından bunun bir rüya sebebiyle oluştuğuna inanılır. Bu yüzden, insanların hareket etmek istese de hareket edemediği rüya sayısı bu kadar fazladır. Uyku felcinin sebep olduğu sanrılar bazen durumun normal bir rüya olarak algılanmasına, bazen de oda içerisinde hayali şeyler görülmesine sebep olur.

Belirtileri:

Uyku felcinin başlıca belirtisi uyanma öncesi veya uyuma öncesi görülen kısmı veya geçici iskelet kası felcidir. Diğer bir deyişle, bir kişinin uykuya dalarken veya uyanırken hareket edememesi veya konuşamaması hissidir. Uyku felci ile birlikte hipnopompik sanrılar olabilir.Bu halüsinasyonlar işitsel, dokunsal ve/veya görsel olabilir. Uyku felci kişi tekrar REM uykusuna dönmeden önce veya tamamen uyanmadan önce birkaç saniye veya birkaç dakika sürebilir . Çok uç durumlarda, 4-5 saat sürdüğü de bilinmektedir.

Sebepleri:

Uyku felci, rüya gören bir kişinin rüyasında yaptığı hareketleri aynen yapmasını engellemek için REM uykusu süresince oluşur. Uyku felcinin fizyolojisi hakkında çok az şey bilinir. Bununla birlikte, uyku felcinin beynin pons bölgesindeki motor nöronların post-sinaptik inhibisyonu ile bağlantılı olduğu önerilmektedir. Özellikle, düşük seviye melatonin kasların uyarılmasını engelleyecek şekilde sinirlerdeki depolarizasyon akımı durdurabilir, ve rüyada yaşanan eylemin gerçekte yaşanmamasını sağlayabilir (mesela, rüyasında koştuğunu gören bir kişinin gerçekte koşmasını engellemek gibi).

Ayrıca, bu düzensizliği yaşayanlar ve narkolepsiden muzdarip olanlar arasında belirgin bir ilişki vardır. Fakat, değişik çalışmalar çoğu insanın hayatlarında en az bir kez uyku felci yaşadığını göstermektedir.

Bazıları, değişik faktörlerin uyku felci ve halüsansyonların yaşanma olasılığını arttırdığını rapor etmişlerdir. Bunlar :

Sırtüstü yatmak
Düzensiz uyuma saatleri; şekerlemeler, çok veya az uyumak
Fazla stres
Ani çevre/yaşam tarzı değişiklikleri
Olaydan hemen önce görülen berrak rüya. Ayrıca berrak rüya durumuna girebilmek için kullanılan bilinçli indüksiyon yaygın bir yöntemdir. WILD olarak da bilinir.
Yapay uyku yardımcıları ve antihistaminler.
Uyku öncesi açlık.

Uyku felci kara basan belirtileri ve sebepleri

Uyku felci kara basan belirtileri ve sebepleri


Uyku felci (Halk arasında "kara basan" olarak da bilinir), uyandıktan hemen sonra (hipnopompik felç olarak da bilinir) veya seyrek olarak, uykuya dalmadan hemen önce, bedenin geçici olarak hareket edememesi (felç olması) ile karakterize edilen bir durumdur.

The Nightmare, Henry Fuseli (1781) uyku felcinin şeytani bir sebepten kaynaklandığını ifade eden klasik tarifidir.Fizyolojik olarak, REM atonia olarak da bilinen REM uykusu sırasında oluşan normal felç ile yakından ilgilidir. Buna göre bazı bilim adamları ve fizikçiler bunun uyku döngüsünün "doğal" bir etkisi olduğuna inanır. Uyku felci beyin REM durumundan tamamen uyanık duruma geçse de beden felcinin devam etmesi durumunda oluşur. Bu durum, kişinin bilincinin tamamen açık olmasına rağmen hareket edememesine sebep olur. Ayrıca bu durum ile birlikte hipnopompik sanrılar olabilir.

Çoğu zaman, uyku felcine uğrayan kişi tarafından bunun bir rüya sebebiyle oluştuğuna inanılır. Bu yüzden, insanların hareket etmek istese de hareket edemediği rüya sayısı bu kadar fazladır. Uyku felcinin sebep olduğu sanrılar bazen durumun normal bir rüya olarak algılanmasına, bazen de oda içerisinde hayali şeyler görülmesine sebep olur.

Belirtileri:

Uyku felcinin başlıca belirtisi uyanma öncesi veya uyuma öncesi görülen kısmı veya geçici iskelet kası felcidir. Diğer bir deyişle, bir kişinin uykuya dalarken veya uyanırken hareket edememesi veya konuşamaması hissidir. Uyku felci ile birlikte hipnopompik sanrılar olabilir.Bu halüsinasyonlar işitsel, dokunsal ve/veya görsel olabilir. Uyku felci kişi tekrar REM uykusuna dönmeden önce veya tamamen uyanmadan önce birkaç saniye veya birkaç dakika sürebilir . Çok uç durumlarda, 4-5 saat sürdüğü de bilinmektedir.

Sebepleri:

Uyku felci, rüya gören bir kişinin rüyasında yaptığı hareketleri aynen yapmasını engellemek için REM uykusu süresince oluşur. Uyku felcinin fizyolojisi hakkında çok az şey bilinir. Bununla birlikte, uyku felcinin beynin pons bölgesindeki motor nöronların post-sinaptik inhibisyonu ile bağlantılı olduğu önerilmektedir. Özellikle, düşük seviye melatonin kasların uyarılmasını engelleyecek şekilde sinirlerdeki depolarizasyon akımı durdurabilir, ve rüyada yaşanan eylemin gerçekte yaşanmamasını sağlayabilir (mesela, rüyasında koştuğunu gören bir kişinin gerçekte koşmasını engellemek gibi).

Ayrıca, bu düzensizliği yaşayanlar ve narkolepsiden muzdarip olanlar arasında belirgin bir ilişki vardır. Fakat, değişik çalışmalar çoğu insanın hayatlarında en az bir kez uyku felci yaşadığını göstermektedir.

Bazıları, değişik faktörlerin uyku felci ve halüsansyonların yaşanma olasılığını arttırdığını rapor etmişlerdir. Bunlar :

Sırtüstü yatmak
Düzensiz uyuma saatleri; şekerlemeler, çok veya az uyumak
Fazla stres
Ani çevre/yaşam tarzı değişiklikleri
Olaydan hemen önce görülen berrak rüya. Ayrıca berrak rüya durumuna girebilmek için kullanılan bilinçli indüksiyon yaygın bir yöntemdir. WILD olarak da bilinir.
Yapay uyku yardımcıları ve antihistaminler.
Uyku öncesi açlık.

Uyku felci kara basan belirtileri ve sebepleri

Bel fıtığı nedenleri belirtileri ve tedavi yöntemi


Bel bölgesi omurları arasında yer alan disk adlı yapının yer değiştirmesi sonucu çıkan ağrılı durumların tümüne verilen tanımlamadır. Lomber disk hastalığı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Nöroşirurji ve Algoloji bölümlerinin çalışma sahası içinde yer almaktadır.

Belde yer alan vücudun temel iskelet yapısını( omurga - columna vertebralis ) oluşturan omur denen kemik yapıların(vertebra) arasında destek görevi yapan, hareketlerde sürtünmeyi en aza indiren diskal yapı zamanla dejenere olabileceği gibi, ters hareket, ağır kaldırma ve benzeri nedenlerle yerinden oynayabilir. Her iki omur arasından çıkarak özellikle bacaklara doğru ilerleyen sinirler bu diskal yapının yer değiştirmesi nedeni ile baskı altında kalabilirler. Sonuç olarak bacaklarda ağrı, uyuşma, kuvvetsizlik gibi problemler oluşabilir. İleri evre hastalıkta ani idrar kaçırma problemleri dahi oluşabilir.

Günümüzde asıl tanı yönteminin klinik muayene dışında lomber MRG tetkiki sağlamaktadır. Şüpheli vakalarda EMG denen sinir ölçümü ile tanıya yardım aranabilir.

Eğer bacakta ve ayakta kuvvet ve his kaybı gibi durumlar çıkarsa diskal yapının cerrahi olarak boşaltılması ile sinir rahatlatılma yoluna gidilir.

Tedavi :

Fizik Tedavi uygulamaları ile çevre yapılar güçlendirilerek vücut kütlesinin daha dengeli dağılımı sağlanır ve diske binen yük belli ölçüde azaltılarak şikayetin hafiflemesi sağlanabilir. Lomber disk cerrahisinde açık cerrahinin yanında kliniğe ve radyolojik bulgulara göre nükleoplasti, mikroskobik ya da endoskopik cerrahi uygulanabilir.

Bel fıtığı nedenleri belirtileri ve tedavi yöntemi

Boyun fıtığı nedir belirtileri nelerdir


Omurgayı oluşturan kemiklerin arasındaki diskin zamanla zayıflamasıyla disk içeriği dışarıya doğru fırlar. Fıtıklaşma sonucu sinir kökü ya da omuriliğin üzerine baskı oluşabilir.

Sinir kökü sıkışması ile kola ve ele yayılan şiddetli ve yanıcı ağrı, uyuşma, karıncalanma, ileri olgularda da el veya kolda kas güçsüzlüğü görülebilir.

Boyun fıtığı nedir belirtileri nelerdir

Fıtığın tedavisi tedavi yöntemleri nelerdir


Her şeyden önce vucudun fiziki hareket alımının artması sağlanmalı; kültür fizik, fazla zorlayıcı olamayan yavaş heraketler, yüzme gibi sporsal faliyetler fıtığın gelişmesini engeller. Burada amaç omurları destekleyen kasların kuvetlenmesini sağlamaktır.

Bu tanım çok geneldir. Boyun fıtığı, bel fıtığı, mide fıtığı, göbek fıtığı, kasık fıtıkları, ameliyat yeri fıtıkları, gibi birçok fıtık tanımlarını içermektedir.

Bel fıtığı omurların arasındaki disk denen kıkırdak yapının yerinden çıkarak sinirlere doğru baskı oluşturması ile oluşur. Beyin cerrahisi bölümünün tedavi ettiği bir durumdur. Halk arasında siyatik de denir.

Diğer fıtık çeşitleri (çocukluk gurubu hariç) genel cerrahi kapsamında olup tüm fıtkların tedavisi nihayetinde cerrahi yolladır. En sık rastlananı kasık fıtıklarıdır (ingüinal herni). Kasık bölgesinde şişlik, ağrı ile kendini gösterir. Şişlik genellikle yatınca kaybolur.

Fıtığın tedavisi tedavi yöntemleri nelerdir

Fıtık nedir Fıtığın başlıca sebepleri nelerdir

Fıtık, anatomik yapının bozulması ile doku veya organların normal yerinden başka bir alana yer değiştirmesidir.

Sebepleri :

Pasif işler ve ağır işler olarak 2 ana nedeni vardır.

Pasif işlerde(egzersiz işe başma), Uzun süreli sabit (masa başı) işlerde çalışmaları.

Zayıf insanlarda başı fazla öne eymeye ve bu davranışı alışkanlık hakine getirmeye bağlı olarak boyun fıtığı oluşabilir.
aşırı kilolu insanlarda ise genelde doğru ve dengeli oturmamaya bağlı bel fıtığı daha çok görünür.

Ağır işler:

Özellikle bilinçsiz ev hanımlarında, ağır yükü bacaklarla değil de bel ile kaldırma nedeni ile bel fıtığı görünür.

Fıtık nedir Fıtığın başlıca sebepleri nelerdir

Domuz gribinin toplumda teknolojik etkisi

Domuz gribinin giderek yaygınlaşması karşısında büyük ve orta ölçekli kurumların toplantı alışkanlıkları değişiyor.

Finans ve eğitim alanlarının yanı sıra kamu kurumları da video konferans ile zaman ve paradan tasarruf ediyorlar. Video konferansla toplantı maliyetleri yaklaşık yüzde 70 oranında azalıyor.

Probil Genel Müdürü Esra Öztezcan, 2009 yılında video konferans çözümlerine yönelik talebin arttığını ifade etti. Video konferansın farklı lokasyonlardaki çalışanları sesli ve görüntülü olarak bir araya getirerek özellikle kurumlar için hız ve tasarruf sağladığına dikkat çeken Öztezcan, geçmişte sadece büyük ölçekli işletmelerde kullanılan çözümlerin artık farklı sektörlere yayıldığına dikkat çekti.

Toplantı masrafları yüzde 70 azalıyor
Video konferans pazarının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızlı gelişim gösterdiğine dikkat çeken Esra Öztezcan şunları söyledi: “Video konferans çözüm maliyetleri talep edilen hizmetin niteliğine göre 2100 dolar’dan başlayıp 20 bin dolar ve üzerinde olabiliyor. Yatırımın geri dönüşleri ise 3 aya kadar düşebiliyor. Türkiye çapında bölge müdürlükleri olan bir kurumun, bölgeler ve genel müdürlük arasında haftalık olarak minimum 4 adet toplantıya ihtiyacı olduğunu düşünelim. Bu kurumun video konferans kullanarak 1 ayda sağlayacağı zaman ve maliyet tasarrufuyla aylık toplantı masraflarını yüzde 70 oranında azaltması mümkün. Probil olarak sunduğumuz bu çözümler, karbon salınımıyla ortaya çıkan çevre kirliliğinin azalmasına da ciddi ölçüde katkı sağlıyor.

Domuz gribinin toplumda teknolojik etkisi

Erkeklerde Sertleşme Sorunu ve çözümü


Erkeklerin ortak olarak yaşadığı en büyük cinsel sorun kesinlikle sertleşmedir. Bir diğer adıyla iktidarsızlık olarak anılan sertleşme problemi kişinin cinsel birleşmeye isteği olduğu halde penisin cinsel ilişkiye girmeye yetecek ölçüde sertleşmemesidir. Genelde psikolojik sebepleri olan bu sorun kişide sertleşme yaşanmadıkça daha büyük psikolojik sorunlara yol açmaktadır. Kendini yetersiz hisseden erkek cinsel ilişkiye girmekten gün geçtikçe daha çok soğur.

Sertleşme sorunu daha çok ilk kez cinsel ilişkiye girecek olan erkeklerde görülür. Bunun sebebi bu deneyimi daha ilk kez yaşayacak olmalarıyla birlikte cinsel ilişkiye gireceği ortamında büyük etkisi vardır. Eğer kendisini hazır hissetmiyorsa ya da ortamın şartları nedeniyle durumundan rahatsızsa bu durum onu kesinlikle etkileyecektir.

Erkeklerde sertleşme problemi psikolojik sebeplerle ortaya çıkmış olabileceği gibi aynı zamanda yüksek tansiyon, şeker hastalığı, prostat kanseri,aşırı uyuşturucu ve alkol kullanımı gibi hatalıklar ve bağımlılıklar yüzündende yaşanıyor olabilir.

Bu durumun tedavisi için cinsel ilişki de gücü arttırıcı haplar, penis büyütücü haplar gibi erkeğin cinsel organına kan pompalamaya yardımcı olabilecek ilaçlar kullanılabilir. Ancak daha çok bitkisel esaslı ürünleri kullanan kişiler cinsel ilişki sırasında kendilerini çok daha zinde ve güçlü hissederler.

Erkeklerde Sertleşme Sorunu ve çözümü

Bir kişi kalp krizi geçirdiğini nasıl anlar


Kalp krizi; kişi hiç hareket etmediği halde göğüs kafesinin ortasında çok şiddetli ağrının başlamasıyla ortaya çıkar. Beraberinde nefes darlığı, sol kol ağrısı, soğuk terleme ve bulantı da görülebilir. Kalp krizinden şüphelenildiğinde acilen tam teşekküllü bir hastaneye gidilmelidir.


Bir kişi kalp krizi geçirdiğini nasıl anlar

Kalp krizi anında ne yapılmalıdır

Kalp krizi geçiren kişiye su içirmek ya da kolonya sürmek yanlıştır. Hemen ambulans çağrılmalı. Ambulans beklerken kişi yere yatırılmalı, üzerinde rahatsız kıyafetler varsa çıkarılabilir. Böyle bir durumda hasta, hemen en yakın hastaneye götürülmelidir. Kalp krizinde zaman altın değerindedir. Öyle ki; kişi kalp krizinin birinci saatinde hastaneye ulaşırsa, kalp krizi geçirmemiş bir insandan farkı olmadan hayatını devam ettirme şansına sahip olur.


Kalp krizi anında ne yapılmalıdır

DOMUZ gribi aşısı hakkında Sağlık Bakanı'na 19 soru

Aşı hakkında Sağlık Bakanı'na 19 soru DOMUZ gribi ve aşı ihalesi ile ilgili her kafadan bir ses çıkıyor ve maalesef kafa karışıklığı virüsten daha hızlı yayılıyor. Bu yüzden Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a aşı ve ihale süreciyle ilgili kamuoyunu meşgul eden önemli bulduğum soruları sordum. İşte o sorular ve cevapları:

Türkiye'deki aşı dünya ile aynı :

1- Siz hangi tür domuz gribi aşısı oldunuz?
Novartis firmasının "Focetria®" markalı aşısı ile aşılandım. Bu aşı adjuvanlı bir aşı.
2- Amerika'da uygulanan aşıdan farkı ne?
Domuz gribi aşısını üreten üreticilerden Novartis, GlaxoSmithKline ve Sanofi Pasteur firmalarının tüm dünya için yaptıkları aşı üretimi aynı. Ülkemiz için özel bir aşı üretimi söz konusu değil. Fakat ABD'de antijen miktarı daha fazla olan adjuvansız aşı ve kısıtlı miktarda burun spreyi şeklinde uygulanan canlı virüs aşısı kullanılıyor. Kanada, AB ülkeleri ve tüm Avrupa ile ülkemizde kullanılan aşı ise adjuvanlı olup daha az antijen miktarı ile aynı bağışıklık elde edilmekte.
3- Daha mı riskli, bir de cıva oranı ne?
Kesinlikle hayır. Ülkemize şu anda sözleşmesi yapılan 3 üreticiden ikisinin aşısı teslim edildi; Novartis ve GlaxoSmithKline. Bu ürünlerin içerisinde diğer çok dozlu aşılarda olduğu gibi koruyucu olarak thiomersal (etil cıva) bulunuyor. Etil cıva, vücutta birikmez ve metabolize edilerek atılır. Aşıların içerisinde bulunan oran Dünya Sağlık Örgütü'nün izin verdiği sınır içerisinde. Thiomersal 1930'lu yıllardan bu yana güvenle kullanılıyor. Virüs değişikliğe uğrarsa aşı değişecek
4- Aşı ihalesiyle ilgili çok fazla spekülasyon var, ihale nasıl yapıldı?
Dünya Sağlık örgütü tarafından pandeminin ilan edilmesi ve üretilecek olan aşı için virüs tohumunun belirlenmesinden itibaren aşı alımı için üreticilerle görüşmelerde bulunduk. Konunun aciliyetine binaen, Kamu İhale Kanunu'nun 22/f maddesine göre, üreticiler ile doğrudan sözleşme yaptık. Şartnameye; aşı için uluslararası kurumlardan ve ülkemizdeki otoriteden ruhsatlandırma şartı ile virüsün değişikliğe uğraması durumunda aşının değiştirilmesi kuralı kondu. Teslimi yapılan aşı miktarına göre ödeme yapıyoruz.
5- Arada aracılar var mı?
Direkt üretici firmalardan alım yapılıyor, aracı yok. Pazarkk yaptık 7.3 yerine 5.2 Euro'ya aldık
6- Fiyat nasıl belirlendi?
Fiyat firmalarla uzun süren pazarlıklar sonucunda, ülkemizle benzer gelir grubunda yer alan ülkeler için firmalar tarafından öngörülen birim fiyatların en uygun seviyesi dikkate alınarak belirlendi. Yapılan görüşmelerde fiyat unsuru ve aşıların erken teslimi önceliğimizdi. Aşı bağlantısının yapılması pandemide bir sigortadır. 43 milyon doz aşının tamamı alındığında yaklaşık 220 milyon Euro ödeme yapılacak.
7- Amerika ya da Almanya gibi ülkelerle bizim aldığımız aşıların fiyatı aynı mı?
Ülkeler tarafından alınan aşıların fiyatları açıkça deklare edilmiyor, tahminimiz 7 Euro civarında. Oysa biz aylar süren pazarlıklar yaptık. 7.3 olan fiyatı 5.2 Euro'ya indirdik. Aşı üretilemese bile bu riske maddi katılım ve şartsız ön ödeme istendi, kabul etmedik. 43 milyon doz aşıyı azaltmak elimizde
8- 43 milyon doz aşının tamamı kullanılmazsa bu aşılar ne olacak?
Yapılan sözleşmede, virüsün mutasyona uğrayarak değişmesi ve aşının etkisiz hale gelmesi durumunda, yeni virüse göre üretilecek aşı ile değişim yapılması söz konusu. Ayrıca gelişen süreçte, 43 milyon doz aşının tamamına ihtiyaç olmaması halinde bu miktarın azaltılması da mümkün.
9- Neden 43 milyon dozluk anlaşma yaptınız, risk gruplarını nasıl belirlediniz?
43 milyon doz aşının uygulanacağı öncelikli risk grupları, WHO, CDC ve ECDC'nin önerileri doğrultusunda Pandemi Bilim Kurulu'nca belirlendi. Yani aldığımız hiçbir karar keyfi ya da kişisel değil her şey bilimsel. Üretici firmalarla yapılan görüşmelerde aşıların erken teslim konusunu ön planda tuttuk böylece aşıların ilk partilerinin Avrupa ülkeleri ile aynı dönemde ülkemize gelmesini sağladık. Aşı üretimi için 5-6 ay süre normal
10- Dünya Sağlık Örgütü VVHO'nun kendi kaybolan itibarını kazanmak için domuz gribi salgınını abarttığı iddiası var, katılır mısınız?
Bu ciddiye alınacak bir iddia değil. Sadece WHO değil, CDC, ECDC ve Pandemi Bilim Kurulumuz başta olmak üzere bu konudaki tüm otoriteler bu salgının önemi konusunda ısrarlı olmuşlardır. Ayrıca mutasyon riski konuyu daha da önemli kılmaktadır.
11- WHO haziran ayında izole virüs örneklerini firmalara verdi ve acil aşı üretimi istedi. Oysa ilaç şirketleri genelde bir aşının üretilmesini 18 ay önceden planlar, domuz gribi aşılarının üretimi için yeterince zaman oldu mu?
Her yıl mevsimsel grip aşısı üretimi, içeriğinde yer alacak grip virüslerinin WHO tarafından belirlenmesi sonrasında ortalama 5-6 ay sürmektedir. Domuz gribi aşısında da aynı süreç yaşanmıştır. Ayrıca pandemi uyarılarından dolayı aşı üreticilerinin hazırlıklı olduklarını da unutmamak gerekir. Pandemi diye adlandırılan kıtalararası salgınları kontrol altına almakta süre ve erken müdahalenin önemi açık. Bu nedenle VVHO'nun aşı üreticilerinden en seri şekilde aşıyı üretmelerini istemesi doğru. İlk doz aşılar ancak ekim ayı içerisinde hazırlandı. Aşıların pandemi sürecine yetişmesi oldukça önemli.
12- Aşıların acil yetiştirilmek zorunda olmasından dolayı çok eski tekniklerle ve yeterince etkinleştirilmeden üretildiği eleştirisine ne diyorsunuz? Aşılar günümüzde üst düzey teknoloji ile üretilmektedir. Türkiye'nin aşı bağlantısı yaptığı üreticiler en yeni teknolojileri güvenli bir şekilde kullanabilen firmalar. Tek doz aşı, minimum yüzde 90 koruma sağlar
13- Risk grubunda olup da bu aşıyı yapan vatandaş ne oranda korunmuş olacak?
Yapılan araştırmalara göre tek doz aşı sonrası korunma oranı %90 ve üzerinde.
14- Hamileler adjuvanlı aşıyı kullanabilir mi?
Hamilelerde hiçbir aşı ve ilaç için klinik çalışma yapılamamaktadır. Mevcut aşı için de hamilelerde ön çalışma yapılmamış. WHO Aşı Danışma Uzmanlar Komitesi yaptığı açıklamada, canlı grip aşısı dahil tüm grip aşılarının hamilelerde güvenle kullanılabileceğini açıkladı. Fakat Pandemi Bilim Kurulumuz temin edilebildiği takdirde hamileler için adjuvansız aşı kullanılmasını tavsiye etti. Bu karar gereğince hamileler için adjuvansız aşı bağlantısı yaptık. Bununla beraber hastalığın hamilelerde çok ağır seyretme potansiyeli olduğundan, adjuvanlı aşılar hamilelere de uygulanabilmektedir.
15- Domuz gribinde en son ölüm rakamı ne?
9 Kasım 2009 itibariyle 30.
16- Ölümlerin domuz gribinden olup olmadığını nasıl tespit ediyorsunuz?
Şüpheli vakalardan alınan numuneler İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji Laboratuvarı ile Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi'ne (RSHM) bağlı viroloji ve bölge laboratuvarlarında incelenip teşhis konuyor. Bu incelemelerde en ileri teknik olan Real Time PCR yöntemi kullanılıyor. Her iki kurum da akredite laboratuvarlara sahip. Küresel salgın başlamış durumda
17- Domuz gribi hangi hızda yayılırsa salgın başladı denilecek?
WHO 6 farklı alarm düzeyi tanımladı. 6. evre kıtalararası salgının başladığını ifade ediyor. Birden çok bölgede vakaların görülmesi ve aynı dönemde çok sayıda vakanın tespiti salgının yayılmaya başladığı anlamına geliyor. Yani şu anda salgın başlamış durumda.
18- Peki siz bu salgını nasıl yönetiyorsunuz?
Tüm çalışmalarımızı risk yönetimi esasları çerçevesinde 40 akademisyenden oluşan bilim kurulu ile yürütüyoruz. Bu konudaki çalışmaları koordine etmek üzere Salgın Kontrolü ve Pandemi Koordinasyon Dairesi kurduk, 7 gün 24 saat hizmetteyiz. Spekülasyonlara değil Kurul'a kulak verin
19- Her önüne gelen uzman diye konuşuyor, sizin Bilim Kurulu 'nda kimler var?
Üyelerimiz; Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Halk Sağlığı, Çocuk Hastalıkları, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları, İç Hastalıkları, Epidemiyoloji, Klinik Mikrobiyoloji, Viroloji, Göğüs Hastalıkları, İmmünoloji, Yoğun Bakım, İletişim, Sosyoloji gibi farklı disiplinlerden akademisyenler. Ayrıca 12 üyenin katılımı ile Pandemi Yürütme Kurulu oluşturduk. Bu kurul haftada birkaç kez toplanarak sürecin gelişimine göre kararlar alıyor vatandaşlarımızdan ricam spekülasyonlara değil bu kurula kulak versinler. "Sağlık Bakanı Recep Akdağ"

DOMUZ gribi aşısı hakkında Sağlık Bakanı'na 19 soru

Fiziki sebeplerle meydana gelen deri hastalıkları

Delici, kesici, ezici cisimlerin meydana getirdiği yaralar, yanıklar, soğuğa bağlı olan çatlaklar, kimyasal maddelerin tahrişine bağlı olarak ortaya çıkan yaralar bu grupta sayılabilir.

îzamik== Parazitlerin sebep olduğu deri hastalıkları== Bu grup hastalıkların başında uyuz, bitlenme ve çeşitli mantar hastalıkları gelmektedir. Ayrıca pire, tahtakurusu, kene gibi böceklerin ısırmalarından meydana gelen deri bozuklukları da bunlardan sayılabilir.

Fiziki sebeplerle meydana gelen deri hastalıkları

Mikroorganizmaların sebep olduğu deri hastalıkları

Bu organizmalar genellikle deri iltihaplanmalarına yol açar. Mikroorganizmalar derideki herhangi bir bozukluğun üzerine kolayca yerleşebilirler. Yaralar, yanıklar, uyuz, böceklerin ısırdıkları yerler, egzemalar ve uçuklar kolayca iltihaplanabilirler.

Deri iltihaplarına dermatit de denir. Mikroorganizmaların yol açtığı hastalıklardan olan cüzzam, deri veremi ve frengide ise yukarıdaki bahsedilen iltihaplanmaların dışında bir mekanizma söz konusudur. Bunlar bu yüzden spesifik iltihaplar veya spesifik enfeksiyonlar grubu olarak adlandırılmıştır.

Mikroorganizmaların sebep olduğu deri hastalıkları

Deri hastalıkları nedir Alerjik deri hastalıkları


Deri hastalıkları, ciltte görülen hastalıklar. Sayılmayacak kadar çok deri hastalığı vardır. Deri hastalıklarına genel olarak dermatoz, ilgili bilim dalına da Dermatoloji ismi verilir. Deri hastalıkları hakkında genel bir fikir edinebilmek için, kabaca birkaç bölüme ayırmak mümkündür.

Alerjik deri hastalıkları:

En sık rastlanan deri hastalıklarıdır. Allerjik deri hastalıkları arasında serum hastalığı, Quincke ödemi, kurdeşen, egzema, kontakt dermatit sayılabilir. Allerjik deri hastalıklarının sebebini bulmak oldukça güçtür. Bu amaçla hasta ve çevresi çok iyi araştırılır. Çeşitli deri testleri yapılır. Gerekirse hasta bulunduğu çevreden bir müddet uzaklaştırılır. Allerjiye sebeb olan amil bulunmaya çalışılır. Bu amiller; çiçek tozları, çeşitli besin maddeleri, ev tozları, bazı ilaçlar, bağırsak parazitleri olabilir. Allerjik hastalıklarda irsiyetin, vücut yapısının ve asabi durumun yani psikolojik sebeplerin de rolü büyüktür.

Deri hastalıkları nedir Alerjik deri hastalıkları

Uçuk nedir Belirtileri ve Evreleri nelerdir


Sinir hücrelerine yerleşen bu virüs, birçok insanda görülen uçuk sebebidir. Bağışıklık sistemininin zayıfladığı durumlarda etkin hale geçer. Uçuk virüsü, bulaşıcıdır. Gelişimini baskılamak üzere uçuğun ilaçla tedavisi mümkündür. Uçuk virüsü, 180-250 nm. boyundadır. Genetik materyali DNA'dan oluşur. İnsaların %80 inin hayatlarında en az bir kez uçuk geçirdiği araştırmalarla görülmüştür. Türkiye'de de her yıl 8 milyon kişinin uçuk geçirdiği tahmin edilmektedir.

Belirtileri ve Evreleri :

Yaklaşık 0-24 saat önceden uçuk çıkacak bölgede gıdıklanma, karıncalanma, kaşınma, yanma hissi
Bölgede kızarıklık, şişme, içi sıvı dolu kabarcıklar oluşumu
Kabarcıkların patlaması ve ağrılar
Kabarcıklarda kuruma, çatlama ve sızıntı oluşumu
Kabuklanma
Kabukların düşmesi, kuru ve gerigin deri oluşumu

Uçuk nedir Belirtileri ve Evreleri nelerdir

Uçuk Oluşumunu Tetikleyen Faktörler ve risk grupları

Uçuk Oluşumunu Tetikleyen Faktörler:

Stres
Heyecan
Soğukalgınlığı, grip, ateş
Ultraviyole ışınlar ve aşırı güneş ışınları
Yorgunluk ve uykusuzluk
Aşırı alkol
Diğer enfeksiyonlar

Risk Grupları :

Sık sık veya uzun süreli olarak uçuk çıkıyorsa (Örneğin tedaviye rağmen 10 günden daha uzun süre devam ediyorsa),
Uçuk, bir bebekte ya da 6 yaşından küçük bir çocukta çıkmışsa,
Dudak, ağız ve burun çevrenizin dışındaki vücut bölgelerinde, özellikle de gözlerinizde, parmaklarınızda ya da cinsel organınızda uçuk çıkmışsa,
Uçuk ile birlikte baş ağrısı, ateş ve kas ağrısı gibi başka şikayetleriniz varsa,
Uçuk sarı renkte cerahatli ise,
Bağışıklık sisteminizi baskı altına alan ilaçlar, örneğin kortizonlu ilaç kullanıyorsanız.
Bağışıklık sisteminizin zayıflığı (yani bulaşıcı hastalıklarla mücadele etme gücünüzün azalmış olması) nedeniyle tıbbi kontrol altındaysanız.

Uçuk Oluşumunu Tetikleyen Faktörler ve risk grupları

Uçuk Tedavisi ve uçuk kremleri

Eskiden bazı madde ve ilaçlar uçuğun verdiği rahatsızlığı azaltmak için kullanılırdı:

Alkol ve antiseptik ilaçlar, Uçuğun üzerindeki bakteri enfeksiyonunun gelişmesini engeller
Ağrı kesici ilaçlar; Uçuğun sebep olduğu ağrıyı azaltır.
Buz uygulamak; Ağrı azaltılabilir
Oysa günümüzde etkili tedavide kullanılan antiviral uçuk kremleri, deriden geçerek uçuk virüsüne (Herpes simpleks) etki eder ve deriye zarar vermelerini engeller.

Uçuk Tedavisi ve uçuk kremleri

Vitiligo Irsi Kalıtsal bir hastalık mıdır


Hastalığın veya hastalığı taşıyan genlerin aile bireylerinde bulunması, kişilerde görülme ihtimalini artırır. Vücudun bağışıklık sisteminin çeşitli nedenlerle aktifleştiği anlarda ve farklı hastalık dönemlerinde vitiligonun başlaması ve artması daha olasıdır.

Modern Tıp Vitiligo için kalıtsal olmayan ve iyileşebilen bir hastalık olarak görüyor. Bu kişiden kişiye değişşe bile çevre faktörleri veya kronik başka rahatsızlıklarında tekiklediği renk hücre kaybı çeşitli ilaçlarla takviye edilmeli ve alanında uzman bir dermatologa görünülmelidir.


Vitiligo Irsi Kalıtsal bir hastalık mıdır

Vitiligo Irsi Kalıtsal bir hastalık mıdır

Hastalığın veya hastalığı taşıyan genlerin aile bireylerinde bulunması, kişilerde görülme ihtimalini artırır. Vücudun bağışıklık sisteminin çeşitli nedenlerle aktifleştiği anlarda ve farklı hastalık dönemlerinde vitiligonun başlaması ve artması daha olasıdır.

Modern Tıp Vitiligo için kalıtsal olmayan ve iyileşebilen bir hastalık olarak görüyor. Bu kişiden kişiye değişşe bile çevre faktörleri veya kronik başka rahatsızlıklarında tekiklediği renk hücre kaybı çeşitli ilaçlarla takviye edilmeli ve alanında uzman bir dermatologa görünülmelidir.


Vitiligo Irsi Kalıtsal bir hastalık mıdır

http://saglik-siteniz.blogspot.com/

Pilates nedir Egzersiz sistemi Pilates'in 6 prensibi

Pilates Metodu veya Pilates yirminci yüzyılın başlarında Joseph Hubert Pilates (1880-1967) tarafından geliştirilmiş fiziksel fitness sistemi.

Joseph Pilates Pilates metodu üzerine en az iki kitap yazdı: Return to Life through Contrology ve Your Health: A Corrective System of Exercising That Revolutionizes the Entire Field of Physical Education.

Pilates metodunun zihnin kaslar üzerindeki kullanımını desteklediği için Contrology (Kontrol bilimi) olarak adlandı. Pilates, bedenin dengeli tutulmasına yardımcı olan ve omurgayı desteklemekte önemli işlevi olan temel kaslar üzerine yoğunlaşılan bir egzersiz programıdır. Nefes egzersizi teknikleri de yer almaktadır.

Egzersiz sistemi:

Pilates'de her bir egzersizin çok kez tekrarı yerine daha az sayıda, tam, kontrol ve belirli bir biçim içinde uygulanması tercih edilir. Joseph Pilates 500 belirli egzersiz tasarladı. Ona göre zihinsel ve fiziksel sağlık birbiri için gerekliydi. Hareketler akıcıydı ve nefes, kontrol ve konsantrasyonla birleştirilmişti. Sonuç artan esneklik, güç, beden farkındalığı, enerji ve gelişmiş zihinsel konsantrasyondur. Pilates ayrıca daha iyi sonuçlar alabilmek için egzersizinin beş ana aletini de tasarlamıştı. Karın, alt sırt ve kaba etler vücudun geri kalanının özgürce hareket etmesi için destekleniyor ve güçlendiriliyor Pilates programında.

Pilates uygulayıcıları eğitimlerinde, güç ve esneklik inşa edebilmek için kendi vücut ağırlıklarını kullanmaktadırlar. Bunu yüksek düzeyde kardiovasküler egzersiz üzerine yoğunlaşmadan gerçekleştirmeyi hedeflerler. Günümüzde Pilates pek çok fizyoterapist tarafından rehabilitasyon sürecinin bir parçası olarak kullanılmaktadır.

Pilates'in 6 prensibi:

Konsantrasyon : Pilates yaparken hareketlere yoğunlaşmak,bedenin uyum içinde nasıl çalıştığına ve hangi kasların kullanılıp, hangilerinin kullanılmadığına dikkat etmek gerekir.

Kontrol : Pilates metodunda kontrol çok önemlidir. Kontrol için bedenin iyi dinlenmesi ve hareketlerin gösterildiği şekilde uygulanması, olası sakatlıkların önlenmesi gerekir.

Merkezleme : Pilates Metodu’nda ,doğru hareket sanatlarında olduğu gibi merkez, göbek, bel ve kalça çevresidir. İç organları ve omurgayı yerinde tutan kas sistemlerini içerir. Merkezleme, üst bedenin stabilitesini ve esnemeyi, uzamayı sağlar.

Akıcı hareket : Hareketler acele edilmeden, her noktadan tek tek geçerek ama aynı zamanda hiç duraksamayarak yapılmalıdır.

Kesinlik : Hareketler belirsizce değil, hakkı verilerek tam yapılmalıdır. Hareket sekansları birbirleri içinde ve birbirleri arasında koordine olmalıdır.

Nefes : Nefes alıp verme, panik olmadan sırtın arkasına ve altına derin nefes alıp bütün nefesi tamamıyla dışarı üflemek yoluyla olmalıdır. Böylece, nefes tamamen boşaltılıp, kan temizlenmiş olur.


Pilates nedir Egzersiz sistemi Pilates'in 6 prensibi

http://saglik-siteniz.blogspot.com/

Dünya Ruh Sağlığı Günü 10 Ekim

Dünya Ruh Sağlığı Günü;(10 Ekim) Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun bir projesi olarak doğmuştur. Ruh sağlığı hastalığından muzdarip olan kişilerin ve yakınlarının seslerini duyurmak amacıyla 1992 yılından bu yana 10 Ekim dünya ruh sağlığı günü olarak belirlenmiş durumda.

Ruh sağlığı gününün amaçlarını şu ana başlıklarda özetlenebilir:

Ruh sağlığı hastalığından muzdarip olanların sesini duyurabilmek, toplumda ruh sağlığı konusunda bilgi ve anlayışın artmasını sağlamak.

Kişinin ruh sağlığını ve yaşam işlevlerini koruyup desteklemek.

Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkları önlemek.

Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların tedavi ve bakımını geliştirmek

Dünya Ruh Sağlığı Günü 10 Ekim

http://saglik-siteniz.blogspot.com/